white

  1. Adjective beyaz
  2. Adjective beyaz, ak.
    Her white dress was dazzling in the sun.
  3. Adjective (ırk) beyaz, beyaz ırka özgü.
    a white school.
  4. Adjective soluk, solgun, solmuş.
  5. Adjective (saç) (a) kır(laşmış), ak, ağarmış, (b) açık sarı, lepiska.
  6. Adjective karlı.
    a white Christmas.
  7. Adjective saf, lekesiz.
  8. Adjective gümüşten yapılmış.
  9. Adjective beyazlar giymiş.
    white nuns.
  10. Adjective renksiz, saydam.
    white glass. 10 (politikada) aşırı tutucu/muhafazakâr.
  11. Adjective (basılı sayfada) boş, yazısız.
    Fill in the white space below.
  12. Adjective dürüst, namuslu, doğru.
    That's very white of you.
    a white man: (a) beyaz adam, (b) dürüst/namuslu/doğru adam.
  13. Adjective masum, iyi ahlâklı, temiz kalpli.
  14. Adjective sütlü (kahve).
  15. Adjective akkor, nârı beyza halinde.
  16. Adjective zararsız, kimseye fenalığı dokunmayan.
  17. Noun ak/beyaz renk.
    white as a sheet: bembeyaz.
  18. Noun aklık, beyazlık.
    The white of the snow was marred by the traffic.
  19. Noun beyaz madde/malzeme.
  20. Noun yumurtanın akı.
  21. Noun gözün ak kısmı.
  22. Noun beyaz (ırktan) insan.
  23. Noun beyaz şarap.
  24. Noun
    white bread ile ayni anlama gelir. beyaz ekmek.
  25. Noun (okçulukta) (a) hedefin dış halkası, (b) bu halkayı vuran ok.
  26. Noun (satrançta) beyaz taşlar.
  27. Noun aşırı tutucu politikacı.
  28. Noun (matbaacılıkta) yazısız/resimsiz boş yer.
  29. Transitive Verb ağartmak, beyazlatmak, badana sürmek.
  30. Transitive Verb, Printing beyaz aralıklar bırakmak.
lâhana kelebeği
(Pieris rapae): yeşil renkteki larvası lâhanaları tahrip eden beyaz bir kelebek.
çester beyazı, bir tür beyaz domuz. Noun
Çin beyazı, BaSO4'ten elde edilen beyaz boya.
yumurta beyazı Food-Kitchen
yumurta akı
beyazlanmak Verb
beyazlaşmak Verb
zambak beyazı
bembeyaz
ağartmak Verb
süt beyazı
Navajo beyazı Adjective
kirli beyaz
kirli beyaz, griye çalan beyaz.
(genellikle G ABD'de) beyaz ırktan fakir kimse.
poor white trash: biçare fakir beyaz insanlar.
bembeyaz
kar beyazı
aklaşmak Verb
çinko beyazı, boyalarda kullanılan ZnO. Noun
tehlike geçti işareti. Noun
(tarımda) tuzlu/ çorak toprak, az yağmurlu arazide sodyum/magnezyum sülfat ve tuz tabakası. Noun
saf soda. Noun
vayt metal
yatak madeni
termit. Noun
K. Amerika dişbudağı.
ash2 (1). Noun
beyaz dengesi Noun, Photography
ak levrek, tatlısu levreği
(Roccus chrysops). Büyük Göller ve Misisipi'de avlanır gümüş renkli,
karnı sarı, yanları siyah çizgili bir balık.
Noun
boz ayı, kutup ayısı Noun
(judoda) beyaz kemer, acemi judo oyuncusu. black belt (2),
brown belt. Noun
huş ağacı
(Betula pendula). Noun
paper birch Noun
beyaz kitap, (kitap halinde) resmî hükümet raporu. Noun
white ile ayni anlama gelir. beyaz ekmek.
bodur-çapak
(Blicca bjoerkna). Avrupa nehirlerinde yaşayan bir balık. Noun
beyaz lahana Noun, Food-Kitchen
beyaz sedir
(Chamaecyparis thyoides) Doğu ABD'nin bataklık bölgelerinde yetişir. Noun, Botany
beyaz sedir kerestesi. Noun
beyaz sedir ağacı
(Thuja occidentalis). Noun
karlı Noel
akyonca
(Trifolium repens). Noun
beyaz kömür, su gücü, akarsu (güç kaynağı olarak). Noun
gerçek ya da görünüşte tıp mesleğinden olan kişilerin (doktor , dişçi , hemşire) televizyon reklamlarında
reklam verenin konuşmacısı olarak görünmeler
sütlü kahve
az kavrulmuş kahve Food-Kitchen
(US) büro işçisi
kadife çiçeği
(Amaranthus albus).
crapple
akbuğu: maden ocaklarında rastlanan karbon monoksitli zehirli gaz. Noun
beyaz cüce (yıldız). Noun
beyaz cüce Noun, Astronomy
elephant ile ayni anlama gelir. (a) beyaz fil, (b) gereksiz ve masraflı mülk, bir işe yaramayıp
başa dert olan mal, (c) külfetli mal, değerli fakat koyacak yer bulunamayan şey, elde bulundurulması güç olan ender raslanır kıymetli mal.
beyaz fil. Noun
masrafı çok, geliri/değeri az mal. Noun
imhası zor olan fuzulî eşya. Noun
beyaz Amerikalılar'ca konuşulan İngilizce
zenci İngilizcesi aksine
İngiliz bahriyesinin bayrağı. Noun
beyaz-gözlügiller: gözünün çevresinde beyaz halka bulunan ötücü kuşlar. Noun
korkaklık alâmeti. Noun
beyaz bayrak, teslim bayrağı. Noun
özellikle orta sınıf beyazların sayfiye mahallelerine taşınması
(US) kentlerde yaşayan
beyaz tilki. Noun
yoğun kırağı tabakası. Noun
kurşunsuz benzin. Noun
kurşunsuz benzin. Noun
beyaz altın, nikelli altın alaşımı. Noun
beyaz eşya, beyaz takımlar: yatak ve masa örtüleri, buz dolabı, çamaşır makinesi vb. Noun
lahoz Noun, Zoology
suçsuz
suçsuzluk
akkor, kızgın hararet. Noun
kızışma: işlerin, his ve heyecanların en şiddetli ânı. Noun
ak çöpleme
(Veratrum album, V. viride).
büyük istidat, istikbal vadeden kimse Noun
büyük köpüklü dalgalar.
büyük heyecan içinde
akkor
ak demir
iyilik simgesi, islahatçı.
beyaz adam işgücü
üstübeç. Noun
beyaz kurşun: 2PbCO3. Pb(OH)2. Yanık merhemi, camcı macunu ve üstübeç yapmakta kullanılır. Noun
beyaz kurşun cevheri. Noun
beyaz deri, şaplı kösele. Noun
milk leg Noun
zararsız yalan. Noun
beyaz ışık. Noun
beyaz çizgi: yolun gidiş-geliş yönlerini ayıran çizgi. Noun
korkak.
iyilik için yapılan büyü. Noun
beyaz adam
beyaz madde: beyin ve omur ilikte bulunan beyaz sinir dokusu. gray matter Noun
beyaz madde Noun, Anatomy
beyaz cevher Noun, Anatomy
beyaz et: tavuk, hindi, dana vb. eti.
light meat ile ayni anlama gelir. Noun
beyaz maden, gümüş taklidi, beyaz alaşım, yatak madeni. Noun
sahte para
gümüş para
uykusuz gece. Noun
ak-gürültü, yaygın gürültü: geniş bir frekans bandına yayılmış gürültü.
ak-gürültü: frekans bandı çok geniş, genliği sabit ve fazları gelişigüzel işaret dizgesi. Noun
butternut ile ayni anlama gelir. beyaz ceviz: K. Amerikada yetişen içi beyaz, yağlı bir ceviz.
akmeşe
(Quercus alba), saplı meşe
(Quercus petraea, Q. lobata, Q. Robur). Noun, Botany
akmeşe kerestesi. Noun
beyaz soğan Noun, Food-Kitchen
(matbaacılıkta) boşluk bırakmak, satır aralarını açmak. Verb
telefon rehberi Noun
beyaz kâğıt. Noun
hükümetin tutumunu belirten resmî rapor. Noun
herhangi bir kurumun yayınladığı yetkili rapor.
The TV station presented its white paper on Vietnem.
blue book (3),
white book.
Noun
beyaz biber, kabuğu çıkarılmış karabiber tohumları öğütülerek yapılan beyaz renkli biber. Noun
beyaz levrek
(Morone americana): ABD'nin Atlantik kıyılarında bulunur. Noun
silver perch (2). Noun
(US) aynı ırktan kimse
akçam
(Pinus Strobus): KD Amerikada yetişen, açık renkli yumuşak ve hafif kerestesi kıymetli bir ağaç. Noun, Botany
akçam kerestesi. Noun
verem.
verem, akciğer veremi. Noun
bot. akkavak
(Populus alba). Noun
akkavak kerestesi. Noun
patates. Noun
beyaz ürün
beyaz propoganda
beyaz propaganda
beyaz ırk. Noun
siste gözüken gökkuşağı. Noun
(laboratuarda kullanılan) beyaz fare
(Rattus norvegicus). Noun
ak gergedan
(Ceratotherium simus). Orta Afrikada yaşar. Noun
beyaz gül, İngilterede York hanedanının simgesi. Noun
beyaz manifatura (yatak takımları) vb. satışı. Noun
beyaz safir. Noun
beyaz sos: yağ, un ve sütle yapılır. Noun
tahta balığı Noun, Zoology
karkaryas Noun, Zoology
ak vatoz Noun, Zoology
fuhşa zorlanan kadın/kız, beyaz esire.
white-slave traffic: beyaz kadın ticareti.
white slavery:
zorla yapılan fuhuş/orospuluk.
white slaver: pezevenk.
Noun
beyaz kadın tüccarı
beyaz kadın tüccarı beyaz metal
beyaz lâdin
(Picea glauca). Noun, Botany
beyaz lâdin kerestesi. Noun
kısa süren bora
bir şirketi başka bir şirket tarafından ele geçirilmesinden kurtarmak amacıyla o şirketin hisse senetlerini
satın alan kişiler grubu
ak leylek
(Ciconia ciconia). Noun
kokain
Mersin morinası
(Huso huso). Karadeniz, Hazer denizi ve bunlara açılan nehirlerde yaşar. Boyu
6 m. Yumurtasından havyar yapılır.
Noun
beyaz ırk üstünlüğü savunucusu. Noun
beyaz ırk üstünlüğü öğretisi. Noun
beyaz papyon kravat. Noun
frak, resmî elbise. Noun
fakir beyaz insan (özellikle güney ABD'de yaşayan fakir beyazlar). Noun
üçleme yonca
(Trifolium repens).
beyaz lâle
(Tulipa stellata).
şalgam
(Brassica Rapa). Noun
ak kuyruksallayan
(Motacilla alba). Avrupa ve Asyada yaşayan sırtı külrengi ötücü kuş. Noun
malî/iktisadî savaş. Noun
köpüklü su (hızlı akıntı/şilâle vb.de). Noun
sığ kıyılardaki berrak deniz suyu. Noun
gelinin beyaz gelinlik giydiği düğün töreni

beluga ile ayni anlama gelir. akbalina
(Delphinapterus leucas): Kuzey denizlerinde yaşayan
yuvarlak başlı ve büyüyünce beyaz renk alan balina.
ak balina
(Delphinapterus leucocephala). Küçük yüzgeçli yunusbalığıgillerden eti yenen bir memeli
türü. Boyu 3-4m. Atlantik ve Pasifiğin kuzeyinde sürüler halinde yaşar.
Noun
aksöğüt
(Salix alba).
beyaz şarap. Noun
devamlı beyaz çizgi
köle olmayan beyaz adam
teslim bayrağını çekmek Verb