lâhana kelebeği
(Pieris rapae): yeşil renkteki larvası lâhanaları tahrip eden beyaz bir kelebek.
çester beyazı, bir tür beyaz domuz.
Noun
Çin beyazı, BaSO4'ten elde edilen beyaz boya.
yumurta beyazı
Food-Kitchen
kirli beyaz, griye çalan beyaz.
(genellikle G ABD'de) beyaz ırktan fakir kimse.
poor white trash: biçare fakir beyaz insanlar.
çinko beyazı, boyalarda kullanılan ZnO.
Noun
tehlike geçti işareti.
Noun
(tarımda) tuzlu/ çorak toprak, az yağmurlu arazide sodyum/magnezyum sülfat ve tuz tabakası.
Noun
beyaz dengesi
Noun, Photography
ak levrek, tatlısu levreği
(Roccus chrysops). Büyük Göller ve Misisipi'de avlanır gümüş renkli,
karnı sarı, yanları siyah çizgili bir balık.
Noun
boz ayı, kutup ayısı
Noun
(judoda) beyaz kemer, acemi judo oyuncusu. black belt (2),
brown belt.
Noun
huş ağacı
(Betula pendula).
Noun
beyaz kitap, (kitap halinde) resmî hükümet raporu.
Noun
white ile ayni anlama gelir. beyaz ekmek.
bodur-çapak
(Blicca bjoerkna). Avrupa nehirlerinde yaşayan bir balık.
Noun
beyaz lahana
Noun, Food-Kitchen
beyaz sedir
(Chamaecyparis thyoides) Doğu ABD'nin bataklık bölgelerinde yetişir.
Noun, Botany
beyaz sedir kerestesi.
Noun
beyaz sedir ağacı
(Thuja occidentalis).
Noun
akyonca
(Trifolium repens).
Noun
beyaz kömür, su gücü, akarsu (güç kaynağı olarak).
Noun
gerçek ya da görünüşte tıp mesleğinden olan kişilerin (doktor , dişçi , hemşire) televizyon reklamlarında
reklam verenin konuşmacısı olarak görünmeler
az kavrulmuş kahve
Food-Kitchen
kadife çiçeği
(Amaranthus albus).
akbuğu: maden ocaklarında rastlanan karbon monoksitli zehirli gaz.
Noun
beyaz cüce (yıldız).
Noun
beyaz cüce
Noun, Astronomy
elephant ile ayni anlama gelir. (a) beyaz fil, (b) gereksiz ve masraflı mülk, bir işe yaramayıp
başa dert olan mal, (c) külfetli mal, değerli fakat koyacak yer bulunamayan şey, elde bulundurulması güç olan ender raslanır kıymetli mal.
masrafı çok, geliri/değeri az mal.
Noun
imhası zor olan fuzulî eşya.
Noun
beyaz Amerikalılar'ca konuşulan İngilizce
İngiliz bahriyesinin bayrağı.
Noun
beyaz-gözlügiller: gözünün çevresinde beyaz halka bulunan ötücü kuşlar.
Noun
beyaz bayrak, teslim bayrağı.
Noun
özellikle orta sınıf beyazların sayfiye mahallelerine taşınması
yoğun kırağı tabakası.
Noun
beyaz altın, nikelli altın alaşımı.
Noun
beyaz eşya, beyaz takımlar: yatak ve masa örtüleri, buz dolabı, çamaşır makinesi vb.
Noun
akkor, kızgın hararet.
Noun
kızışma: işlerin, his ve heyecanların en şiddetli ânı.
Noun
ak çöpleme
(Veratrum album, V. viride).
büyük istidat, istikbal vadeden kimse
Noun
iyilik simgesi, islahatçı.
beyaz kurşun: 2PbCO3. Pb(OH)2. Yanık merhemi, camcı macunu ve üstübeç yapmakta kullanılır.
Noun
beyaz kurşun cevheri.
Noun
beyaz deri, şaplı kösele.
Noun
beyaz çizgi: yolun gidiş-geliş yönlerini ayıran çizgi.
Noun
iyilik için yapılan büyü.
Noun
beyaz madde: beyin ve omur ilikte bulunan beyaz sinir dokusu. gray matter
Noun
beyaz madde
Noun, Anatomy
beyaz cevher
Noun, Anatomy
beyaz et: tavuk, hindi, dana vb. eti.
light meat ile ayni anlama gelir.
Noun
beyaz maden, gümüş taklidi, beyaz alaşım, yatak madeni.
Noun
ak-gürültü, yaygın gürültü: geniş bir frekans bandına yayılmış gürültü.
ak-gürültü: frekans bandı çok geniş, genliği sabit ve fazları gelişigüzel işaret dizgesi.
Noun
butternut ile ayni anlama gelir. beyaz ceviz: K. Amerikada yetişen içi beyaz, yağlı bir ceviz.
akmeşe
(Quercus alba), saplı meşe
(Quercus petraea, Q. lobata, Q. Robur).
Noun, Botany
beyaz soğan
Noun, Food-Kitchen
(matbaacılıkta) boşluk bırakmak, satır aralarını açmak.
Verb
hükümetin tutumunu belirten resmî rapor.
Noun
herhangi bir kurumun yayınladığı yetkili rapor.
The TV station presented its white paper on Vietnem. blue book (3),
white book.
Noun
beyaz biber, kabuğu çıkarılmış karabiber tohumları öğütülerek yapılan beyaz renkli biber.
Noun
beyaz levrek
(Morone americana): ABD'nin Atlantik kıyılarında bulunur.
Noun
akçam
(Pinus Strobus): KD Amerikada yetişen, açık renkli yumuşak ve hafif kerestesi kıymetli bir ağaç.
Noun, Botany
verem, akciğer veremi.
Noun
bot. akkavak
(Populus alba).
Noun
siste gözüken gökkuşağı.
Noun
(laboratuarda kullanılan) beyaz fare
(Rattus norvegicus).
Noun
ak gergedan
(Ceratotherium simus). Orta Afrikada yaşar.
Noun
beyaz gül, İngilterede York hanedanının simgesi.
Noun
beyaz manifatura (yatak takımları) vb. satışı.
Noun
beyaz sos: yağ, un ve sütle yapılır.
Noun
tahta balığı
Noun, Zoology
fuhşa zorlanan kadın/kız, beyaz esire.
white-slave traffic: beyaz kadın ticareti.
white slavery:
zorla yapılan fuhuş/orospuluk.
white slaver: pezevenk.
Noun
beyaz kadın tüccarı beyaz metal
beyaz lâdin
(Picea glauca).
Noun, Botany
beyaz lâdin kerestesi.
Noun
bir şirketi başka bir şirket tarafından ele geçirilmesinden kurtarmak amacıyla o şirketin hisse senetlerini
satın alan kişiler grubu
ak leylek
(Ciconia ciconia).
Noun
Mersin morinası
(Huso huso). Karadeniz, Hazer denizi ve bunlara açılan nehirlerde yaşar. Boyu
6 m. Yumurtasından havyar yapılır.
Noun
beyaz ırk üstünlüğü savunucusu.
Noun
beyaz ırk üstünlüğü öğretisi.
Noun
beyaz papyon kravat.
Noun
fakir beyaz insan (özellikle güney ABD'de yaşayan fakir beyazlar).
Noun
üçleme yonca
(Trifolium repens).
beyaz lâle
(Tulipa stellata).
şalgam
(Brassica Rapa).
Noun
ak kuyruksallayan
(Motacilla alba). Avrupa ve Asyada yaşayan sırtı külrengi ötücü kuş.
Noun
malî/iktisadî savaş.
Noun
köpüklü su (hızlı akıntı/şilâle vb.de).
Noun
sığ kıyılardaki berrak deniz suyu.
Noun
gelinin beyaz gelinlik giydiği düğün töreni
beluga ile ayni anlama gelir. akbalina
(Delphinapterus leucas): Kuzey denizlerinde yaşayan
yuvarlak başlı ve büyüyünce beyaz renk alan balina.
ak balina
(Delphinapterus leucocephala). Küçük yüzgeçli yunusbalığıgillerden eti yenen bir memeli
türü. Boyu 3-4m. Atlantik ve Pasifiğin kuzeyinde sürüler halinde yaşar.
Noun
teslim bayrağını çekmek
Verb