Available on App Store
Get it on Google Play
TR
X
ç
ğ
ı
ö
ş
ü
yalnızca
Cozy
Turkish-English
Terms/Phrases
Turkish-English Translation
Adverb
only
Adverb
simply
Adverb
merely
Adverb
entirely
alone
Adverb
purely
Adverb
solely
Adverb
exclusively
singly
all
by oneself
Turkish-English translations from Zargan's own database
Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt
Turkish-English Phrases
yalnızca (0) ve (1) rakamları kullanılan
binary
yalnızca bir dili iyi konuşan kişi
monoglot
yalnızca bir fikirin egemenliği altında olmak
to be dominated by one idea
Verb
yalnızca bir frekansı almaya ayarlanmış küçük boyda radyo
a tuner
yalnızca bir kişiye ait hesap
single- name account
yalnızca bir muhabire tanınan görüşme izni
exclusive interview
yalnızca bir numara ile tanımlanan banka hesabı
numbered account
yalnızca bir şirketin ürünlerini satan bir perakendeci
solus site
yalnızca bir tarafın dinlendiği yargılama usulü
ex- parte
yalnızca biri değil
both
yalnızca büyüklüğü olan
scalar
yalnızca gelir ve giderleri kapsayan bütçe
operating budget
yalnızca iç piyasa yoluyla gerçekleştirilebilen arbitraj
simple arbitrage
yalnızca iki kenarı paralel olan dikdörtgen
trapezium
yalnızca ismen ortak
nominal partner
yalnızca kendini düşünen
egocentric
yalnızca kendini düşünmeyen
selfless
yalnızca keyfine bakan
gay
yalnızca nispeten düşük bir yönetim ücreti öder
no-loan fund
yalnızca ödül kazanmak amacıyla yarışan yarışmacı
pot hunter
yalnızca özel bilgisi olanlar tarafından anlaşılabilen
esoteric
yalnızca poliçe süresinin son yılında ödenen kâr payı
terminal bonus
yalnızca reklam yayımlayan gazete ya da dergilere verilen ad
advertiser
yalnızca reklamı yapılan ürünü gösteren fotoğraf
still life
yalnızca tek fikre saplanma eğilimi
tunnel vision
yalnızca tek ürünü ya da birimi içine alan ambalaj
unit pack
yalnızca teknik şeylerle ilgilenmek
to have mechanical turn
Verb
yalnızca tv'de yayınlayan gazete ya da dergiler
advertiser
yalnızca zaruret halinde (hini hacette) kullanılmak
to be used only in an emergency
Verb
ama yalnızca oyuncunun zihninde geçmesi düşünülmüş monolog
interior monologue
bir kitabın yalnızca başlığının basılı olduğu sayfası
half title
Noun
bir konunun yalnızca olumlu yönlerini sunma
special pleading
bir radyo ya da televizyon programı masraflarının yalnızca bir reklamcı tarafından karşılanması
full- program (me) sponsorship
doğrudan ve yalnızca esas temsilci ile iş görmek istediğinde
delegatus non potest delegare
hükümet emri ile yalnızca memleket dahilinde sarf edilebilen
blocked currency
işlemlerin yalnızca tarih sırasına göre kaydedildiği
single entry bookkeeping
komanditer ortak (ortaklığa yalnızca para yatıran ortak
dormant partner
ortaklığa yalnızca para yatıran a b
dormant partner
politikada yalnızca gösterişe önem veren güçsüz kişi
straw man
rakamları yalnızca iki işaret kullanarak yazma sistemi
binary notation
tek sahiplik (sermayesi yalnızca bir kişiye ait olan şirket
sola proprietorship
temel renklerden yalnızca birkaçını görebilen
dichromatic
Turkish-English phrases from Zargan's own database
Please enable JavaScript to view the
comments powered by Disqus.