imkânsız işle nafile uğraşmak, başını taştan taşa vurmak.
imkânsızı yapmaya kalkışmak
Fiil
karşı koymalar ile karşılaşmak
Fiil
çam devirmek, pot kırmak, gaf yapmak.
sahte altın külçe: ucuz madenden yapılıp (dolandırmak maksadıyla) dışı yaldızlanarak altına benzetilmiş tuğla biçiminde külçe.
İsim
(aldatmak maksadıyla kıymetli bir şey yerine konulan) sahte cisim.
İsim
kalıp tuğlası, kalıba konularak fırınlanan tuğla.
kibar/zarif olmak.
He's a brick: Kibar adamdır.
Be a brick! Kibar ol!
kalıp-peynir: inek sütünden kalıplar şeklinde yapılmış kaşara benzer Amerikan peyniri.
İsim
(a) tuğla örmek, tuğla ile kapatmak/tıkamak.
They've bricked up the space between 2 rooms. (b)
tuğla duvarın arkasına gizlemek.
When he'd murdered his wife, he bricked her body up in the kitchen.
(a) tuğla örmek, tuğla ile kapatmak/tıkamak.
They've bricked up the space between 2 rooms. (b)
tuğla duvarın arkasına gizlemek.
When he'd murdered his wife, he bricked her body up in the kitchen.
başını taştan duvara çarpmak (inatçı davranmak , boş yere inat etmek , aşılmaz güçlüklerle karşılaşmak
Fiil
boşuna nefes tüketmek, beyhude çabalamak.
You might as well talk to a brick wall: Boşuna nefes tüketme.