… şöyle dursun, … bir yana, -den vazgeçtik, … yerine/yerde.
So far from taking my advice, he went
and did what I warned him against: Nasihatimi tutmak şöyle dursun, gidip yapma dediğimi yaptı.
bilâkis, tam tersine, ne münasebet, hâşâ!
I agree with you? Far from it: Seninle aynı fikirde olmak mı? Ne münasebet!
Tam tersi.
Hiç alakası yok.
şehirden uzak yaşamanın güçlüğü
Hiç de öyle değil. Cümle
çok farklı.
Being religious can be a far cry from being kind.
...'den çok farklı İsim
'den çok farklı olmak Fiil
birşeyden çok uzak olmak Fiil
birşeyden çok ayrı olmak Fiil
birşeyden çok farklı olmak Fiil
neme lâzım, ne haddime, asla, kat'iyen, Allah esirgesin, bana göre değil, ben yapamam.
Far be it from
me to call him thief: Ona hırsız demek benim ne haddime!
uzaklardan Zarf
uzak diyarlardan Zarf
uzak yerlerden Zarf
uzak ülkelerden Zarf