Available on App Store
Get it on Google Play
EN
X
ç
ğ
ı
ö
ş
ü
flatter
Geniş Tasarım
İngilizce-Türkçe
Terimler/Kalıplar
Ingilizce-Türkçe Çeviri
yassıltan, yassılaştıran, düzleştiren (kimse/şey).
(demirci) baskı çekici.
yassı hadde, yassıltma haddesi, saat yayı vb. yapmaya mahsus hadde makinesi.
yaltaklanmak, dalkavukluk etmek, yağ çekmek, tabasbus etmek, överek/methederek göze girmeye çalışmak.
(sırf gösteriş için) iltifat etmek, yüze gülmek, övmek, methetmek.
He flattered her about her cooking.
gururunu okşamak, (överek) göklere çıkarmak, (aşırı derecede) övmek.
aslından daha güzel göstermek.
The portrait flatters her. This picture flatters her.
yakışmak, kusurlarını örtmek.
The black dress flattered her.
aklını çelmek, aldatmak, avutmak, tatlılıkla kandırmak.
zevk/haz/gurur duymak/vermek, çok mahzuz/memnun olmak.
She was flattered at the invitation (that they invited her).
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim
Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt
Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler
flatter oneself on one's cleverness
becerikliliğiyle övünmek
Fiil
(light) to cause to flatter
titretmek
Fiil
to flatter
yağ yapmak (argo)
Fiil
to flatter
yağ çekmek (argo)
Fiil
to flatter
yağlamak (argo)
Fiil
flatter oneself (that)
(a) (yanlış) zehaba kapılmak, zannetmek, sanmak.
We flatter ourselves that we can do without their
help. (b) (boşuna) ümit beslemek, ümit vermek.
Don't flatter yourself (that) you will succeed.
flatter sb's vanity
birinin gururunu okşamak
Fiil
flatter someone
etek öpmek
Fiil
flatter someone to his face
koltuk vermek
Fiil
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.
Please enable JavaScript to view the
comments powered by Disqus.