1. Fiil sars(ıl)mak, salla(n)mak.
  2. Fiil titre(t)mek.
    shake all over: tir tir titremek.
    shake in one's shoes: korkudan titremek.
  3. Fiil çalkala(n)mak.
  4. Fiil silk(in)mek.
  5. Fiil el sıkmak.
  6. Fiil sendelemek, yalpalamak, yıkılır gibi olmak, 8.
    müz. titreş(tir)mek, ihtizaz et(tir)mek.
  7. Fiil sallayarak çıkarmak/dökmek.
    He took the bottle and shook two aspirin into his hand.
  8. Fiil sarsmak, metanetini bozmak, altüst etmek.
    The experience shook him badly.
  9. Fiil zayıflatmak, sarsmak, caydırmak, döndürmek.
    to shake one's faith: inancını sarsmak.
    I could
    not shake his determination: Kararından döndüremedim.
  10. Fiil atlatmak, yakayı kurtarmak, -den kaçmak/sıyrılmak.
    shake oneself free from sth: silkinip kurtulmak.
  11. İsim sars(ıl)ma, salla(n)ma.
  12. İsim sarsıntı, sallantı, sallanış.
  13. İsim titre(t)me, ihtizaz et(tir)me.
  14. İsim deprem, zelzele, yersarsıntısı.
  15. İsim darbe.
  16. İsim el sıkma.
  17. İsim (birine yapılan) muamele, davranış.
    a fair shake: haklı muamele.
    to get a fair shake: hakkı tanınmak.
  18. İsim zar atma.
  19. İsim (kerestede) yarık, çatlak.
  20. İsim, Müzik titreşim, ihtizaz.
  21. İsim an, saniye, kısa süre.
    in a shake: hemen, şimdi, bir saniye/dakika(ya kadar).
    I'll be with you in a shake.
öfkeden zangır zangır titremek Fiil
bir şeyden üçbuçuk atmak Fiil
korkudan titremek Fiil
izleyicilerini ekmek Fiil
belini doğrultmak Fiil
kalkınmak Fiil
(a) (başını sağa-sola sallayarak) reddetmek, kabul etmemek, (b) (başını aşağı-yukarı sallayarak) kabul/tasdik etmek.
omuzlarını silkmek Fiil
öfke ile bırakıp gitmek/terketmek, kızıp ayrılmak, “lânet olsun” diye ilgisini kesmek.
dürüst/tarafsız/âdilâne davranış. İsim
(US) hakkı tanınmak Fiil
sepetlemek Fiil
birini baştan savmak Fiil
dondurmalı süt: dondurma ve şurupla karıştırılıp çalkalanmış süt. İsim
çikolatalı/şuruplu süt.
birini haraca kesmek Fiil
sapır sapır titremek Fiil
(a) acele etmek, (b) dansetmek.
acele etmek.
yola koyulmak Fiil
çabuk kalkıp gitmek Fiil
(a) sarsarak düşürmek, indirmek, (b) denemek, deneme seferine çıkarmak.
to shake down a ship.
(c) silkmek, (d) oturtmak, yerleştirmek, alış(tır)mak.
He's new in the office but he'll soon shake down. (d)
argo para sızdırmak, tehditle para koparmak.
bir işe alışmak Fiil
yolunu bulmak Fiil
el sıkışmak, tokalaşmak.
shake someone's hand= shake someone by the hand: birinin elini sıkmak/tokalaşmak.

shake hands on it: bir konuda uzlaşıp el sıkışmak.
! Çabuk ol! Acele et! Tez oluver! Oyalanma!
(a) başından savmak, yakayı kurtarmak, silkip atmak.
shake off a cold: nezleden kurtulmak.
shake
off a person : sırnaşık birisinden yakasını kurtarmak.
shake dust off one's feet: nefretle uzaklaşmak. (b) uzaklaşmak, arkada bırakmak, kaçmak.
kötü bir alışkanlıktan kurtulmak Fiil
silkinmek Fiil
çalkalanmak Fiil
silkelenmek Fiil
her türlü önyargıyı silkip atmak Fiil
silk(ele)mek, silkip tozunu vb., çıkarmak, silkip boşaltmak.
camadanı fora etmek.
birinin inancını sarsmak Fiil
silkelemek Fiil
güveni sarsmak Fiil
birisinin aklını başından almak.
toplumun temellerini sarsmak Fiil
toplumun temellerini sarsmak Fiil
çabuk para elde etmek Fiil
(a) çalkalamak, silkelemek, sarsmak, (b) sinirlendirmek, âsabını bozmak, (c) (manen/bedenen) sarsmak,
(d) baştanbaşa değiştirmek, yeniden düzenlemek, büyük değişiklikler yapmak.
The new chairman will shake up the company. (e)
k.d. uyandırmak, gözünü açmak, gayrete getirmek.
silktirmek Fiil
personele yeni görev dağıtmak Fiil
katılırcasına gülmek, güle güle kasıkları çatlamak.
He made us cry with laughter: Okadar güldürdü
ki gözlerimizden yaş geldi.
tir tir titremek, yaprak gibi titremek.