gücünün/takatinin/tahammülünün/sabrının vb. sonunda (olmak).
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir kimsenin) isteğine/arzusuna göre, istediği kadar/zaman, keyfince, keyfine göre.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yanıbaşında, elinin altında. 
 When John did his homework, his dictionary was always at his elbow.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        formunda, en iyi durumunda. 
 I am never at my best in the early morning.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hazır, emre âmade, elinin altında. 
 have something at one's fingertips: çok iyi bilmek, derin vukufu 
 olmak, girdisini çıktısını bilmek. 
 You'd better ask Cahit, he's got the whole subject at his fingertips.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        vakit bulunca, (boş) vakti olunca/olduğu zaman, müsait zamanda, fırsat düşerse. 
 Please look through  these papers at your leisure: Bir boş vaktinde şu kâğıtlara lütfen bakıver.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        riski kendine ait olmak üzere
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        riski kendine ait (olmak üzere
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        keyfine göre, canı nasıl isterse.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        = 
 at ones wit's end: apışıp kalmış, işin içinden çıkamaz halde, ne yapacağını şasırmış.  
be  at one's wit's (wits') end: apışıp kalmak, işin içinden çıkamamak, ne yapacağını bilememek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        emre/emrine âmâde, her emir ve arzuyu yerine getirmeye hazır. 
 He has three secretaries at his beck  and call: Emrine âmâde 3 kâtibesi var. 
 to have somebody at one's beck and call: bir kimseyi parmağında oynatmak/her istediğini yaptırmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        emrine âmâde. 
 He seemed to have the whole world at his bidding: Bütün dünyayı emrine âmâde sanıyordu. 
 
 to be at someone's bidding: birinin emrinde olmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (birinin) takdirine/tensibine göre. 
 The hours of the meeting will be fixed at the chairman's discretion.  
 at your discretion: istediğiniz zamanda/şekilde/tarzda, nasıl uygun görürseniz, nasıl tensip ederseniz.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … yüzünden/sebebiyle. 
 I suffered at his hands: Onun yüzünden ıstırap çektim.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin düşüncelerinin ardında sakladığı şey
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        takatinin/tahammülünün üstünde, hadden aşırı. 
 be at the end of one's rope: çaresiz kalmak, bıçak 
 kemiğe dayanmak, takati/tahammülü tükenmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hayatını tehlikeye atarak
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hayatını tehlikeye atarak
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        talihinin en kötü aşamasında
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        avazı çıktığı kadar, avaz avaz.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        peşin(d)e, ardın(d)a, ardı sıra, hemen arkasın(d)a. 
 He followed (hot) on my heels: Peşimden takip etti.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iş inde çıkmaza girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        işinde çıkmaza girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aklı başından gitmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne yapacağını şaşırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne yapacağını bilememek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        maddi olanakları tükenmiş olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        parası pulu kalmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kuvvet veya sabrının son haddinde olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çaresizlikten kıvranmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        şöhretinin zirvesinde olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gücünün doruğunda olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sınıfın birincisi olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sınıfın birincisi olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        işinde henüz acemi olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yolculuğuna Ankara'da ara vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        riski kendine ait olmak üzere taşımak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hesap sonunda zararının $ 100 olduğunu bulmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün ümitleri yok etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi boş vaktinde yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyin riskini üstlenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyin riskinıüstlenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyle mücadele etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        üniversite derslerine çok çalışmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        emrine amade bol parası olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gözünden bir şey kaçmamak, herşeyi görmek. 
 He has eyes at the back of his head: Onun gözünden 
 bir şey kaçmaz, görmediği yoktur.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        baştan aşağı sinir kesilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyin girdisini çıktısını bilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi çok iyi bilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir işin ehli olmak, künhüne vakıf olmak, girdisini çiktısını bilmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi parmaklarında oynatabilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kısmet ayağına gelmek, fırsatı kaçırmamak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        memleketteki iç siyasal durumu düzeltmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bankadaki hesabını açık tutmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birisini sorumlu tutmak. 
 We laid the blame for the mistake at his door: Yanlışlıktan onu sorumlu tuttuk.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        anasının dizi dibinde öğrenmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendi ihtiyarına bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eşyalarını emanetçiye teslim etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eşyalarını emanetçiye teslim etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine korkuyla bakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (birisini) küçük/hakir görmek, (birine) tepeden bakmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (birisine) tepeden/yukarıdan bakmak, üstünlük taslamak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        midesini bulandırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir yeri ikametgâhı yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yiyeceğini azar azar ısırarak yemek
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Oxford'da okumuş olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kirayı her üç aylık dönem sonunda ödemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini parmağıyla göstermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        istasyona (istendiğinde) tren biletini göstermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        parasını faize yatırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        parasını birinin emrinde bulundurmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kaynağında kalite
                        
İsim, Kalite                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hizmetlerine yüksek değer biçmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        000 dolar olarak tahmin etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeye burun kıvırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (US) çiftliğini uygun bir fiyata satmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeye değer biçmek hizmetlerine yüksek değer biçmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        avazı çıktığı kadar bağırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        avazı çıktığı kadar bağırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kapıda biletini göstermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        öğrencisi/hayranı olmak, dizi dibinden ayrılmamak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        işinde tembellik etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iş inde tembellik etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        umursamamak, aldırış etmemek, boş vermek, önem vermemek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sözüne inanmak. 
 I took you at your word: sözün(üz)e inandım.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin dostluğunu/sevgisini kazanmaya çalışmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) can çekişmek, son nefesini vermek, ölmek üzere olmak, (b) (yorgunluktan vb.) yapmaya takati kalmamak, 
 iflâhı kesilmek, takati kalmamak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyin biri için işten bile olmaması
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        avazı çıktığı kadar (bağırmak)
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (ilk defa olarak) bir işe girişmek, yapıp yapamayacağını denemek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dergi çıkarmaya kalkmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        beğenmemek, burun kıvırmak, yüz çevirmek. 
 I wish my children wouldn't turn up their noses at doing their schoolwork.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeye burnunu çevirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeye burun kıvırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        görevini tam hakkıyla yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bankacılık işlemleri yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uzun süren bir aradan sonra
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'i görmezlikten gelmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yukarıda Madde ...'de
                        
Zarf, Hukuk