inançlarına aykırı olarak
                        
Zarf                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        menfaatlerine ket vurmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Hiç yoktan iyidir.
                        
Cümle, Deyim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Buna da şükür.
                        
Cümle, Deyim                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        vaadettiğinden fazlasını yapmak, vaadini/sözünü fazlasıyla yerine getirmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok daha iyi, iyi ya! isabet! 
 If the sun shines, it will be all the better for our excursion: 
 Güneş çıkarsa seyahatimiz için çok daha iyi olur.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (kendini) daha iyi hissetmek. 
 feel fine: (kendini) çok iyi hissetmek.  
feel well: keyfi 
 yerinde olmak. 
 feel unwell: keyifsiz/rahatsız olmak. 
 feel cold: üşümek. feel 
 hot/warm: terlemek, ateş basmak. 
 feel thirsty: susamak. 
 feel sure: emin olmak. 
 feel one's oats: (at) canlı olmak, (insan) kibirli olmak, böbürlenmek. 
 feel small: utanmak, makcup olmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendini çok daha iyi hissetmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyi günlerde , kötü günlerde
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyiye doğru. 
 a change for the better: iyileşme, düzelme, salâh.  
His health changed for the  better: Sağlığı iyileşti/düzeldi.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyileşmek/düzelmek/şifa bulmak. 
 He is getting better. The weather is getting better.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        baskın çıkmak, bastırmak, pey sürmek, artırmak, üstün gelmek. 
 The neighbors went us one better by  buying two new cars: Komşular 2 yeni araba almak suretiyle bizden baskın çıktılar.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (başkasından) daha ileri gitmek, üstün olmak, (b) daha fazla pey sürmek, peyi artırmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (birisinden) bir derece üstün olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha makul/akıllıca/tedbirli/isabetli/uygun. 
 I had better go: Gitmeliyim/gitsem daha iyi olur. 
 
 You had better tell him: Ona söylemen(iz) isabetli/uygun olur.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha bilgili olduğunu zannetmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        herkesten iyi bildiğini zannetmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha fazlasını bilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (hastalık) iyileşmeye yüz tutmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin aklını başına getirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne kadar çok olursa o kadar iyi.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        şimdiden tezi yok, ne kadar çabuk olursa o kadar iyi.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Ticarî Ahlâk Kurumu: ticaret erbabınca desteklenen, müşteri şikâyetlerini dinleyerek ticarî hile ve yolsuzlukları 
 önlemek, ticaret ahlâkına aykırı hareket eden tüccarlar hakkında tahkikat yapmakla görevli kurum.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        imzalanan sözleşmedekilerden daha iyi şartlar mevcutsa bunların aynen yürürlükte kalacağı klozu
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eş, karı veya koca. 
 How is your better half: Eşiniz nasıl?
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eş (karı veya koca). 
 How is your better half: Eşin nasıl?
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Geç olsun da güç olmasın.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (koşullar bakımından) daha iyi, daha iyi durumda, daha mutlu/sağlıklı vb. 
 You are better off than  I am: Sen (siz) benden daha iyi durumdasın(ız). 
 Because of his asthma, he would be better off in a different climate: Astımı dolayısıyla değişik bir iklimde sağlığı daha iyi olacak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ilerlemek, zenginleşmek, bilgi/servet/mevki kazanmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ister iyi, ister kötü, iyi de olsa kötü de olsa. 
 to do sth for better and worse: sonu ne olursa 
 olsun (ister iyi ister kötü olsun) bir şeyi yapmak/her şeyi göze almak. 
 to take someone for better and worse: bir kimseyi olduğu gibi (iyi ve kötü yanlarıyla) kabul etmek.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha iyi bir yere gelmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        durumunu iyileştirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mali bakımdan daha iyi durumda olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mali bakımdan daha iyi bir durumda olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sözü edilmemesi daha iyi olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kat kat/fersah fersah iyi olmak. 
 A is better than B by a long chalk: A, Bden kat kat/fersah fersah iyidir.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha iyi bir mevkie terfi etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha iyi bir mevki ie terfi etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Basiret ve tedbir cesaretten evlâdır (Basiret, selametin anasıdır).
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hem mutlu, hem acı günlerde, saadette de falâkette de, 
  k.d. Anca beraber kanca beraber. (Hristiyan 
 nikâh törenlerinde söylenir).
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) üstünlük sağlamak, (b) mağlûp etmek, hakkından gelmek, (c) güçlüğü yenmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini tartışmada yenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        or 
 best) = ought to: … iyi olur, en iyisi. 
 I had better go: Gitsem iyi olur/En iyisi ben gideyim.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Yarım ekmek hiç yoktan iyidir.
                        
Sıfat                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyi günler görmüş olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kötü günler geçirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok daha iyi/uzun/vb. 
 I feel heaps better after my sleep: Uykudan sonra kendimi çok daha iyi hissediyorum.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha iyi yöntemlerle üretimi artırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir mahpusu daha iyi gözetimde tutmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha iyisini bilmek. 
 I know better than that: (a) Bundan daha iyisini bilirim. (b) Bu kadarcık 
 şeyi bilirim/akıl ederim. (c) O da bir şey mi! 
 He knows better than to do that: Artık bu kadarını da bilir (Onu yapacak kadar aptal değildir). 
 He should have known better than to do it: O işin yapılmaması gerektiğini bilmeliydi/yapmayacak kadar aklı olmalıydı. 
 You ought to know better! Bu kadarcık şey bilmeliydin(iz)!
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (anten) daha iyi almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        müzakerelerde avantajlı durumda olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Hiç bu kadar iyi olmamıştım.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        düşük ahlâklı, ahlâksız. 
 He is no better than he should be: Düşük ahlâklıdır.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha iyi güvenlik tedbiri için protesto
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha iyi güvenlik önlemi için protesto
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha iyi bir göreve terfi etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        piyasanın daha büyük bir payını ele geçirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) fikrini değiştirmek, vaz geçmek, caymak. 
 I was going to ask a question, but thought better of  (doing) it. (b) daha iyi saymak, hakkındaki kanaatini düzeltmek.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyi bir fikir olmadığına karar vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        biri hakkındaki kanaatini düzeltmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        daha iyi düşünmek, tekrar teemmül etmek, fikrini değiştirmek. 
 She was tempted to make a sarcastic  retort, but thought better of it: Alaycı bir cevap vermek üzere iken fikrini değiştirdi.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Akıl akıldan üstündür.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi daha verimli kullanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi daha iyi kullanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Elini çabuk tutsan iyi olur.