fısıltı ile, yavaş sesle. 
 to swear under one's breath: yavaş sesle (içinden) küfretmek.  
to  protest under one's breath: homurdanmak.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        soluk/nefes almak, nefesini toplamak, dinlenmek. 
 Let me catch my breath before I begin anything new.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) nefesini tutmak, (heyecan, korku vb.'den) soluğu kesilmek. 
 The news was so unexpected I caught  my breath from shock. (b) soluk almak, nefesini toplamak, dinlenmek. 
 Let me sit down for a moment while I catch my breath.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        soluk almak, nefesini toplamak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        boşuna nefes tüketmemek/çene yormamak, fuzuli tartışmadan kaçınmak. 
 Save your breath! Boşuna çene yorma!
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (hayretten/heyecandan) donakalmak, nefesi kesilmek, dili tutulmak, heyecan/hayret uyandırmak, (insanın) 
 nefesini kesmek. 
 The sheer beauty of the sea took away my breath: Sırf denizin güzelliği karşısında heyecandan donakaldım.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (hayretten/heyecandan) donakalmak, nefesi kesilmek, dili tutulmak, heyecan/hayret uyandırmak, (insanın) 
 nefesini kesmek. 
 The sheer beauty of the sea took away my breath: Sırf denizin güzelliği karşısında heyecandan donakaldım.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dağ sümbülü
                        
İsim, Botanik                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        arap sümbülü
                        
İsim, Botanik                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        nefesi kesilmek, nefes nefese olmak. 
 I came out of the water and gasped for breath.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir solukta, birdenbire, ânide, hemen, akabinde, hemen ardından, hem … hem de. 
 She lost her temper  and apologized in the same breath: Hem öfkelendi hem de özür diledi (Öfkelenmesi ile özür dilemesi bir oldu).
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        soluk soluğa, nefes nefese, soluğu/nefesi kesilmiş bir halde. 
 After climbing to the top of the tower,  we were so out of breath that we had to sit down.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        nefes/soluk almak, dinlenmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        nefesi kesilerek, soluğunu tutarak, heyecanla. 
 He waited for the news with bated breath.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kıl payı elde edilen çoğunluk
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        vb ötürü soluğu kesilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        konuşamaz hale gelmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin nefesini kesmek
                        
Fiil