için(d)e, dahilin(d)e.
to sit in a car. Apples in a bag. in a crowd: kalabalık içinde,
sürü halinde.
in black: matem içinde, karalar giymiş.
in health: sağlıklı, sağlık içinde.
Edat
-de, -da.
in Turkey: Türkiyede.
in Europe/in İstanbul. in this direction: bu yönde.
in the automn: sonbaharda.
She had a child in her arms.
one in ten: onda bir.
one in a million: milyonda bir.
Edat
süresince, zarfında.
in ancient times. in 2 hours. a task done in ten minutes. in a month:
bir ay zarfında, bir ayda.
Edat
ile, -le.
in a loud voice: yüksek sesle.
to speak in a whisper: fısıltı ile konuşmak.
in pencil: kurşun kalemle.
write in ink: mürekkeple yazmak.
in alphabetical order: harf sırası ile.
in dozens: düzinelerle.
Edat
itibarıyla, bakımından.
to be similar in appearance.
Edat
(dil) -ce/-ca.
in English: İngilizce.
in French: Fransızca.
Edat
(maksat, gaye, amaç bildirir):
in honor of: şerefine.
Edat
… halinde.
in rows/groups: sıralar/gruplar halinde.
to walk in groups. pack them in 10's: onar onar (onluk gruplar halinde) paketle/destele.
Edat
altında, -de/da.
in the sun: güneşin altında/güneşte.
in the rain: yağmur altında/yağmurda.
in the moonlight.
Edat
bakım(ın)dan, noktai nazarından.
Better in every way: her bakımdan daha iyi.
They're equal in distance: Uzaklık bakımından eşittirler/eşit uzaklıktadırlar.
In that he resembles his father: O bakımdan babasına çekmiş.
Edat
esna(sın)da, … iken.
He was killed in action: Muharebede (savaş esnasında) öldü.
In trying to save her he fell into the water: Onu kurtarmaya çalışırken kendisi suya düştü.
in walking: yürürken.
Edat
şahsında.
We lost a great poet in him: Onun şahsında büyük bir şair kaybettik.
Edat
… olarak.
The enemy lost 300 in killed and wounded: Düşmanın kaybı ölü ve yaralı olarak 300 idi.
Said in reply: Cevap olarak … dedi.
Edat
içeride, içeri(ye), içine.
Open the bag and put the money in. Let's go in : içeriye gidelim.
Please come in: Lütfen içeri giriniz.
We moved in yesterday: Dün (eve) taşındık.
Zarf
iç tarafında, içinde.
The shipskin coat has the woolly side in.
Zarf
evde, dairede, bina içinde.
be in: evde olmak.
Is your father in? Baban evde mi?
We stayed in all day: Bütün gün evde kaldık.
There is nobody in: Evde kimse yok.
The doctor is not in today: Doktor bugün gelmedi.
He will be in at 7 o'clock: Saat 7'de gelecek.
Zarf
görev başında, iktidarda, seçilmiş.
He got in by one vote: Bir oy farkla seçildi.
The labor party are in (=elected): İşçi partisi iktidara geldi (seçildi).
Zarf
uhdesinde, mülkiyetinde, işgali altında.
Zarf
(oyun) sırası kendinde.
Zarf
arası iyi, iyi geçinen, içli dışlı, sıkıfıkı.
be in with someone: arası iyi/sıkıfıkı dost/samimî
olmak, sırlarını bilmek.
be well in with someone: birisiyle içli dışlı olmak, sıkıfıkı dost olmak.
He's in with his boss: Patronu ile arası iyi.
Zarf
rağbette, moda (olmuş).
Turbans are in this year.
Long skirts came in last year: Uzun etekler geçen sene moda oldu.
Zarf
mevsimi gelmiş, olgunlaşmış, piyasaya çıkmış.
Oranges are now in.
Zarf
yerine, yerli yerine.
Fit a piece in: Bir parçayı yerine yerleştirmek.
Zarf
iç, dahilî, içinde bulunan.
The in part of a mechanism.
Sıfat
güzide, seçme, herkesçe rağbet gören, beğenilen, lüks.
The in place to dine.
Sıfat
gelen.
in basket: gelen evrak sepeti.
Sıfat
bol, mebzul.
Summer squash is in now.
Sıfat
iş başındaki, iktidardaki.
the in party: iktidar partisi.
Sıfat
(ateş) yanmakta.
Is the fire still in? Ateş hâlâ yanıyor mu?
Sıfat
ins: iktidardakiler, yöneticiler, hükümet idaresini ellerinde tutanlar.
İsim
iktidar partisi mensubu.
The election made him an in.
İsim
etki, nüfuz, itibar.
He's got an in with the influential people.
İsim
(tenis, voleybol vb.) saha içi(ne düşen servis topu). (tersi:
out).
İsim
mahsulü içeri almak, toplamak, hasat yapmak.
Geçişli Fiil
kapatmak, hapsetmek, içeriye sokmak/tıkmak.
Geçişli Fiil
herhangi bir şeyle ilgili bulunan veya o şeyin tamamlayıcısı olan
bir mağaza ya da mağazalar zincirinin kendi perakende reklamında verdiği ve ancak orada geçerli olan kupon
belirli bir modayı izleyiciler grubu
uçuş sırasında gösterilen film
reklam yapanın kendi şirketi içindeki reklam hizmetleri bölümü
evlilik vasıtası ile yakın akrabalar
İsim
silindiri tek hizada motor
hastanede yatan yoksul kimselerin bakımı
(US) işyerinin kendi içindeki baskı olanaklarıyla
(Br) işyerinin içindeki dükkân
çalışma sırasında yapılan eğitim
reasürörün cari rizikolar ve muallak hasarlarla ilgili sorumluluğunun orijinal poliçenin bitimine kadar devam etmesi
bölüşmeli reasürans anlaşmasının feshedilmesi halinde
(tren) henüz gelmiş olmak
Fiil
resepsiyonda kayıt yaptırmak
Fiil
akşam yemeğini evinde yemek
nötral kimyasal madde (yağ, protein, gliserid vb.) adlarında kullanılır:
stearin, albumin, lecithin, glycerin, acetin, palmitin vb..
Son Ek
enzim adlarında kullanılır:
pancreatin, rennin vb.
Son Ek
antibiyotiklerde kullanılır:
penicilin, streptomycin.
Son Ek
toplu protesto eylemleri gösteren adlar üretir:
sit-in gibi.
Son Ek
iki suret kambiyo senedi hazırlamak
Fiil
kısa bir süre sonra kendisi için devralma fiyatı teklifi açıklanacak olan şirket
geriye dönülüp bakıldığında
Zarf
mukabele-i bilmisil (aynen karşılık verme) yoluyla
vb'den önceki giriş konuşması
yoğun kar yağışından dolayı mahsur kalmak
Fiil
herhangi bir konferans ya da sempozyum
küçük gruplar halinde gelmek
Fiil
birşeye dâhil olmak istemek
Fiil
oy pusulasına bir adayın adını yazmak
Fiil
(film ya da televizyon kamerasında) çekim değiştirmeden