belirli bir hesap dönemi için tahakkuk ettirilen
ancak söz konusu dönemin sonundan önce ödenmeyen meblağ
akü akümülatörlerin şarjı
hakimin kararla ilgili olarak jüriye söylediği sözler
Noun, Law
yıl boyu sağlanan hizmete karşı verilen ücret
cezası ölüm olan bir suçla suçlama
yükle(n)mek, yükletmek, tahmil etmek.
Verb
dol(dur)mak.
to charge a furnace with ore. to charge a storage battery. charge your glasses and drink to my health. The soldiers charged their guns and prepared to fire.
Verb
suçla(ndır)mak, itham etmek.
to charge someone with a crime: birini bir cinayetle suçlamak.
They charged him with theft.
Verb
sorumlu/mes'ul tutmak.
Verb
borçlu saymak, mükellef addetmek.
Verb
görevlendirmek, vazifelendirmek, iş/görev vermek.
He charged me to look after his daughter.
Verb
fiyat/ücret talep etmek.
How much do you charge for mending shoes? That store charged $9 for these gloves.
Verb
para istemek, ücret almak.
to charge a commission: komisyon almak.
How much do you charge for your eggs? Yumurtalarına kaç para istiyorsun?
Verb
hesaba kaydetmek/geçirmek, masraf yazmak.
charge all these purchases (up) to my account: Bu satın
aldıklarımın bedelini hesabıma yaz.
Verb
hücum etmek, hamle yapmak, saldırmak, üzerine atılmak.
Suddenly the bull charged at us. to charge (down) on the enemy: düşmana hücum etmek.
Verb
(havayı) gerginleştirmek.
The air was charged with excitement.
Verb
(köpek) emir verilince yere yatmak.
Verb
yük, hamule, bir defada doldurulan miktar.
be a charge on someone: birine yük olmak.
Noun
barut hakkı, bir atışta kullanılan patlayıcı madde.
Noun
görev, vazife, memuriyet, hizmet.
person in charge: görevli kimse.
Noun
bakım, nezaret, idare, sorum, mes'uliyet.
take charge of: bakımını/idaresini/sorumluluğunu üzerine
almak.
child in charge of a nurse: hastabakıcının nezaretindeki çocuk.
Noun
emanet.
give someone charge of/over: birine (bir şeyi) emanet etmek/bırakmak.
Noun
bir papaz idaresine verilen bölge/cemaat.
Noun
suç, suçlama, itham.
bring/lay a charge against someone: birisini suçlamak/itham etmek.
on a charge of … : … suçu ile.
The charge against her was to steal a watch from the store.
Noun
tavsiye, tenbih, (duruşma sonunda yargıcın jüriye verdiği) talimat.
Noun
gider, masraf, harç, ücret.
list of charges: tarife.
at a charge of … : … ücretle/masrafla.
free of charge: parasız, bedava.
charges forward: teslimde ödenir ücret.
make a charge for sth.: bir şey için para/ücret almak.
charge for admission: giriş ücreti, duhuliye.
No charge for admission: Giriş bedavadır.
overnight charge: gecelik ücret.
capital charge: faiz.
subject to charge: ücretli, ücrete tâbi.
Noun
fiyat.
The charge for electricity increased this year. The hotel charge was very reasonable.
Noun
saldırı, hücum, hamle.
Noun
hücum borusu/işareti.
Noun, Military
electric charge ile ayni anlama gelir. elektrik yükü, yük, şarj.
Noun
arma işareti, alâmeti farika.
Noun
yükümleme, yükümlülük, mükellefiyet, külfet.
Noun
heyecan, zevk, zevkli/heyecanlı şey.
Noun
...'i ...'e yansıtmak
Verb, Accounting
nakliye bedelini ödemek (alıcı tarafından
navlun ücreti yüklemek
Verb
navlunu hesabına geçirmek
Verb
telefon konuşma ücreti yazıcısı
sonradan ele alınmak üzere alacak veya borçları başka şubelerin hesabına aktarmak
Verb
bir mülkü ipotek etmek
Verb
birden çok gayrimenkul üzerine konulan ipotek
her ergin kişi tarafından yılda bir kere ödenmesi gereken vergi
Noun
mahkemeye itaatsizlik ithamı
hakimin kararla ilgili olarak jüriye söylediği sözler
Noun, Law
(taşımacılık) acil durumda zamlı taşıma tarifesi
teslimi şartlı olmayan gayri menkul teminat
(hayat sigortası) sigorta zammı
alacaklının hakkının belirli varlıkla sınırlı olması durumu
alacaklının hakkının tüm varlıkları için geçerli olması durumu
sınırsız yükümlülük (alacaklının hakkı şirketin tüm varlıkları için geçerlidir
malvarlığının bütünü üzerinde geçerli takyidat
Noun, Law
şoförün çarpışmadan sonra kaçmakla suçlanması
bütün masraf ve harçların dahil olması
darkafalı ancak nüfuzu olan şahsiyet
(telefon) değişmez maktu ücret
bir defaya mahsus gider
Noun, Accounting
partizan tarafların suçlaması
eşya üzerine tesis edilmiş hizmet ve irtifak hakları
Noun
faiz ödemelerinde ya da şirketin tasfiyesi halinde sermaye payı ödemelerinde
adi hisse senetlerine göre önceliği olan senet
tercihli hisse senetleri gibi
tercihli hisse senetleri gibi faiz ödenmesinde ya da şirketin tasfiyesi halinde sermaye payı ödemelerinde
adi hisse senetlerine göre önceliği olan sen
(Br) gayri menkul mükellefiyeti
alıcının ödeyeceği posta ücreti
tarife üzerine alınan harç