gelir ve ücretlerin dondurulması
banka kredilerini kısıtlayarak tedavüldeki para miktarını kontrol etme hare
banka kredilerini ciddi bir şekilde kısıtlayarak tedavüldeki para miktarını denetleme hareketi
don(dur)mak, buz haline gelmek/getirmek.
Water freezes at the temperaure of 0°C. By freezing meat we can keep it from spoiling.
Verb
buz tutmak/bağlamak.
The engine has frozen up. The water pipes froze.
Verb
çok üşümek, donmak.
I'm freezing. I was frozen stiff after a long walk in cold weather.
Verb
soğu(t)mak, soğuk olmak.
It will freeze hard tonight. It's freezing in this room, can't we have a fire?
Verb
kışta kalmak, donarak ölmek.
freeze to death: donarak ölmek.
Mountain climbers were lost in the snow and nearly froze to death.
Verb
(korku, heyecan vb.'den) donakalmak, donup kalmak, hareketsiz bırakmak/kalmak.
He heard a step behind him and froze with fear.
Fear made him freeze in his tracks: Korkudan olduğu yerde donakaldı.
Verb
(birdenbire) dur(dur)mak, hareketsiz kalmak/bırakmak.
The teacher froze the noisiy class with a single look.
Verb
(a) bloke etmek, dondurmak, (b) kullanılışını yasaklamak/kısıtlamak.
Cobalt was frozen during the war.
Verb, Public Finance
(fiyatları) dondurmak, narh koymak.
Verb
(vücudun bir kısmını) dondurmak, hissini iptal etmek.
to freeze a tooth.
Verb, Surgery
durdurmak, görüntüyü hareketsizleştirmek.
Verb, Cinema
arayı açmak, dostluğa son vermek, yabancılaşmak.
After their quarrel, they sat in frozen silence.
Verb
don(dur)ma, buz tutma.
Noun
don.
The freeze last night damaged the apple trees.
Noun
(fiyatların/kiraların/maaşların vb.) dondurulması (için yapılan yasa).
Noun
blokaj, bekletim.
Noun, Public Finance
dondurmak
Verb, Information Technology
şirketlerin füzyon girişimini durdurmak
Verb
bir hesabı dondurmak
Verb
mal varlıklarını dondurmak
Verb, Criminal Law
ücret ve maaşların dondurulması
yiyecekleri dondurmak ve sonra havasını alıp kurutarak saklamak
Verb
(US) fiyatları dondurmak
Verb
görüntü dondurma: hareketsiz/dondurulmuş görüntü/resim. aynı resmi üstüste birçok defalar çekerek sinemada/TV
de hareketi durmuş/donmuş gibi gösterme sanatı.
Noun
buzlar içinde sıkışıp kalmak.
The ship was frozen in for the winter.
kendine yaklaştırmamak
Verb
yapışmak, sımsıkı tutmak, birşeyi kendine mal etmek.
(korkudan) donakalmak, çok korkmak, dehşete kapılmak.
freeze the blood (in one's veins): tüylerini
ürpertmek, dehşet içinde bırakmak.
(a) istiskal ederek) savmak, soğuk davranarak uzaklaştırmak, şiddetli rekabetle (işten/toplumdan) çekilmeye
zorlamak.
The clique's unfriendliness froze out all newcomers. (b) (şiddetli soğuk yüzünden) ertelemek/iptal etmek.
The meeting was frozen out. (c) önlemek, yasak etmek.
(yüzeyi) buz tutmak, buzla örtülmek/kaplanmak.
The lake has frozen over; you can walk on it.
insanın kanını dondurmak
Verb
iş yapmasını engellemek
Verb
birinin nüfuzunu kırmak
Verb
(a) soğuk davranmak, istiskal etmek, (b) (aktör) heyecandan dili tutulmak/donup kalmak, söyleyeceğini
unutmak, (c) buz kesilmek, tamamen donmak.
insanın kanını dondurmak
Verb
bir yıllık ücret dondurma
ücret ve maaşların dondurulması
inşaat işlerini dondurmak
Verb