öncü.
advance guard action: öncü muharebesi.
advance guard point: öncü ucu.
advance guard reserve: öncü büyük kısmı.
advance guard support: öncü öncüsü.
Noun
Millî Hava Savunması: ABD Hava Kuvvetlerine benzer örgüt.
Noun
sınır koruma kuvveti
Noun
sınır güvenlik servisi
Noun, Public Administration
önleç korunağı, tampon mahfazası: araç tamponlarının koruyucu çıkıntısı.
korucubaşı
Noun, Politics-Intl. Relations
sahil güvenlik
Noun, Maritime Traffic
Kıyı Koruma/Sahil Muhafaza teşkilâtı.
Noun
coastguardsman ile ayni anlama gelir. kıyı koruyucusu, sahil muhafızı, kıyı koruma teşkilâtı görevlisi.
Noun
sahil güvenlik botları
Noun, Maritime Traffic
sahil güvenlik albay (SG Alb.)
Noun, Military
Sahil Güvenlik Komutanlığı
Proper Name, Organizations
SGK
Proper Name, Organizations
sahil güvenlik eğitim ve öğretim komutanı
Noun, Maritime Traffic
sahil güvenlik kıdemli üsteğmen (SG Kd. Ütğm.)
Noun, Military
SÖH
Proper Name, Organizations
SÖH timi
Proper Name, Organizations
(alay) sancak nöbetçisi.
Noun
Sahil Güvenlik Komutanlığı
Noun, Organizations
köşe koruyucu
Noun, Child Care
manga, en küçük askerî birlik.
sahil güvenlik komutan yardımcısı
Noun, Maritime Traffic
Sahil Güvenlik Komutanlığının İdari ve Adli Görevlerine İlişkin Tüzük
Proper Name, Law
köşe koruyucu
Noun, Child Care
ön koruma çerçevesi
Noun, Transport
korumak.
The dog guards the house (against strangers).
gözaltına almak, nezaret etmek, nezaret altında bulundurmak.
The soldiers guarded the prisoners day and night.
muhafaza etmek, kontrol altında tutmak, hakim olmak.
The frontier is heavily guarded.
uyanık/müteyakkız bulunmak, dikkat etmek.
(satrançta) savunmak, müdafaa etmek.
bekçi, muhafız, nöbetçi, korucu, koruma görevlisi.
advance guard: ileri karakol.
rear guard:
artçı.
keep guard: nöbet tutmak/beklemek, korumak.
relieve the guard: nöbetçi değiştirmek.
one of the old guard: eskilerden biri (asker, politikacı vb.).
nezaret, muhafaza, himaye, gözcülük, nöbetçilik, muhafızlık, koruma, savunma, müdafaa.
be on guard:
nöbet beklemek.
go on guard = mount guard: nöbete gitmek, nöbet tutmak.
come off guard: nöbeti bitmek.
to keep someone under guard: birini nezaret/muhafaza altında tutmak.
koruma, düzeni, koruyucu şey/cihaz/düzen.
He wears goggles as a guard against accidents.
güvenlik önlemi, emniyet/ihtiyat tedbiri.
koruma pozisyonu, kendini korumak için alınan durum.
(satranç) müdafi, koruyucu, başka bir taşı koruyan taş.
bir kampta nöbet tutmak
Verb
önlemek, önlem/tedbir almak, vukuuna mani olmak.
In order to guard against this: bunu önlemek
için.
We must try to guard against this happening: Bunun vukuunu önlemeliyiz.
to guard against errors: hataları önlemek.
nöbet(çilik), nöbet görevi.
Noun
nöbet görevi
Noun, Military
hiraset
Noun, Religion-Faith
(bazı hayvanlarda) koruyucu tüy: asıl kürkü koruyan uzun/kaba dış tüy.
Noun
saygı birliği, ihtiram kıtası.
Noun
şeref/merasim kıtası.
Noun
nöbet yeri
Noun, Military
mahpuslara gardiyanlık yapmak
Verb
birini tehlikeye karşı korumak
Verb
tehlikeye karşı korumak
Verb
birine evine kadar eşlik etmek
Verb
sivil savunma (örgütü).
Noun
saygı birliği, ihtiram kıtası.
Noun
şeref/merasim kıtası.
Noun
Demir Muhafız: Romanyada İkinci Dünya Savaşından önce faaliyet gösteren faşist örgütü.
bir mahpusu gözetim altında tutmak
Verb
polis eşliğinde sevk etmek
Verb
süt taşırmaz
Noun, Food-Kitchen
süt taşı
Noun, Food-Kitchen
(demiryolu) kar küreme aleti
(hücuma karşı) savunmasız, korunmasız, müdafaasız, tedbirsiz, hazırlıksız.
to catch someone off his guard: birini gafil avlamak.
be caught off one's guard: gafil avlanmak.
throw someone off his guard: birini gaflete sevketmek.
bir partinin tutucu üyesi.
Noun
tutucu/muhafazakâr kimse.
Noun
uyanık, tetikte, müteyakkız, tedbirli.
be on one's guard: tetikte/uyanık durmak.
On guard! Dikkat! Hazır ol!
put someone on his guard: birini uyarmak/ikaz etmek, ihtiyatlı olmasını söylemek.
(a) saray muhafızı, (b) kral/devlet başkanı vb.'nin nüfuz sahibi danışman veya yardımcısı.
Roma imparatorunun muhafız kıtası.
birini uyarmak/ikaz etmek.
birini uyararak ihtiyatlı olmasını söylemek
Verb
Kızıl Muhafız: 1960'larda Mao taraftarı Kızıl Çin militan gençlik örgütü.
Noun
Sahil Güvenlik Komutanlığı Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yönetmeliği
Proper Name, Law
Sahil Güvenlik Komutanlığı Eğitim Merkezleri Yönetmeliği
Proper Name, Law
nöbetçiden nöbeti devralmak
Verb
Cumhuriyet muhafızı
Proper Name, Politics-Intl. Relations
bir evi gözetim altında tutmak
Verb
yan koruma çerçevesi
Noun, Transport
büfe masalarında olduğu gibi
yiyecek maddelerinin yüz düzeyinde sergilendiği yerlerdeki cam ya da plastik koruyucu
çamur-tutan: taşıtların arka tekerleği gerisinde çamurların geride bulunanlara sıçramasını engelleyen perde.
Noun
korumak, savunmak, müdafaa/muhafaza etmek.
Karadenize Sahildar Ülkeler Sınır/Sahil Güvenlik Teşkilatları İşbirliği Forumu
Proper Name, Organizations
korucu
Noun, Politics-Intl. Relations
gönüllü korucu
Noun, Politics-Intl. Relations
saat kösteği/kaytanı.
Noun