guard

  1. şefi tren
  2. korumak.
    The dog guards the house (against strangers).
  3. gözaltına almak, nezaret etmek, nezaret altında bulundurmak.
    The soldiers guarded the prisoners day and night.
  4. muhafaza etmek, kontrol altında tutmak, hakim olmak.
    The frontier is heavily guarded.
  5. himaye etmek.
  6. uyanık/müteyakkız bulunmak, dikkat etmek.
  7. (satrançta) savunmak, müdafaa etmek.
  8. nöbet tutmak/beklemek.
  9. (bkz: escort ).
  10. bekçi, muhafız, nöbetçi, korucu, koruma görevlisi.
    advance guard: ileri karakol.
    rear guard:
    artçı.
    keep guard: nöbet tutmak/beklemek, korumak.
    relieve the guard: nöbetçi değiştirmek.
    one of the old guard: eskilerden biri (asker, politikacı vb.).
  11. nezaret, muhafaza, himaye, gözcülük, nöbetçilik, muhafızlık, koruma, savunma, müdafaa.
    be on guard:
    nöbet beklemek.
    go on guard = mount guard: nöbete gitmek, nöbet tutmak.
    come off guard: nöbeti bitmek.
    to keep someone under guard: birini nezaret/muhafaza altında tutmak.
  12. koruma, düzeni, koruyucu şey/cihaz/düzen.
    He wears goggles as a guard against accidents.
  13. güvenlik önlemi, emniyet/ihtiyat tedbiri.
  14. koruma pozisyonu, kendini korumak için alınan durum.
  15. müdafi.
  16. (satranç) müdafi, koruyucu, başka bir taşı koruyan taş.
  17. tren şefi, kondüktör.
gafil avlanmak Verb
tetikte durmak Verb
hayatını korumak Verb
itibarını korumak Verb
diline dikkat etmek Verb
dilini tutmak Verb
nöbet listesi Noun, Military
çamurluk Noun, Automotive
(hücuma karşı) savunmasız, korunmasız, müdafaasız, tedbirsiz, hazırlıksız.
to catch someone off his
guard: birini gafil avlamak.
be caught off one's guard: gafil avlanmak.
throw someone off his guard: birini gaflete sevketmek.
gaflete düşmek Verb
uyanık, tetikte, müteyakkız, tedbirli.
be on one's guard: tetikte/uyanık durmak.
On guard!
Dikkat! Hazır ol!
put someone on his guard: birini uyarmak/ikaz etmek, ihtiyatlı olmasını söylemek.
birini uyarmak/ikaz etmek.
artçı kuvvet Noun, Military
geçici köy korucusu Noun, Politics-Intl. Relations
koruculuk Noun, Politics-Intl. Relations
köy koruculuğu Noun, Politics-Intl. Relations
koruculuk müessesesi Noun, Politics-Intl. Relations
koruculuk uygulaması Noun, Politics-Intl. Relations
köy koruculuğu uygulaması Noun, Politics-Intl. Relations
öncü.
advance guard action: öncü muharebesi.
advance guard point: öncü ucu.
advance
guard reserve: öncü büyük kısmı.
advance guard support: öncü öncüsü.
Noun
Millî Hava Savunması: ABD Hava Kuvvetlerine benzer örgüt. Noun
muhafız alayı
muhafız kıtası Noun
nöbet tutmak Verb
koruyucu
muhafız kıtası Noun
dedektif
muhafız asker
sınır koruma kuvveti Noun
murabıt Noun
önleç korunağı, tampon mahfazası: araç tamponlarının koruyucu çıkıntısı.
nöbetçi değişimi
nöbetçi değişmesi
bostancıbaşı Noun
korucubaşı Noun, Politics-Intl. Relations
sahil güvenlik Noun, Maritime Traffic
Kıyı Koruma/Sahil Muhafaza teşkilâtı. Noun

coastguardsman ile ayni anlama gelir. kıyı koruyucusu, sahil muhafızı, kıyı koruma teşkilâtı görevlisi. Noun
(alay) sancak nöbetçisi. Noun
bayrak delegasyonu
Sahil Güvenlik Komutanlığı Noun, Organizations
nizam karakolu komutanı
konvoy muhafızı
köşe koruyucu Noun, Child Care
manga, en küçük askerî birlik.
saray muhafızı
tahrip muhafız kuvveti
mahalle bekçisi
köşe koruyucu Noun, Child Care
gaz maskesi
ocak siperi
kıvılcım siperi
şerare siperi
orman bekçisi
ön koruma çerçevesi Noun, Transport
sınır muhafızı
liman polisi
sivil savunma (örgütü). Noun
saygı birliği, ihtiram kıtası. Noun
şeref/merasim kıtası. Noun
Demir Muhafız: Romanyada İkinci Dünya Savaşından önce faaliyet gösteren faşist örgütü.
bir mahpusu gözetim altında tutmak Verb
nöbet tutmak Verb
beklemek Verb
siper
parmaklık
polis eşliğinde sevk etmek Verb
askeri karakol
süt taşırmaz Noun, Food-Kitchen
süt taşı Noun, Food-Kitchen
nöbete çıkmak Verb
nöbetçi olmak Verb
çamurluk
(otomobil) çamurluk
Milis Teşkilâtı. Noun
bekçi
(tramvay) ön siper
(demiryolu) kar küreme aleti
skorer gard Noun, Sports
nöbetçi subayı
bir partinin tutucu üyesi. Noun
tutucu/muhafazakâr kimse. Noun
(a) saray muhafızı, (b) kral/devlet başkanı vb.'nin nüfuz sahibi danışman veya yardımcısı.
Roma imparatorunun muhafız kıtası.
gardiyan
askerî inzibat karakolu.
birini uyararak ihtiyatlı olmasını söylemek Verb
artçı, dümdar. Noun
Kızıl Muhafız: 1960'larda Mao taraftarı Kızıl Çin militan gençlik örgütü. Noun
nöbetçiden nöbeti devralmak Verb
nöbeti devralmak Verb
nöbet devri
Cumhuriyet muhafızı Proper Name, Politics-Intl. Relations
Devrim Muhafızları Noun
güvenlik görevlisi Noun
güvenlikçi Noun
bekçi Noun
şutör gard Noun, Sports
omuz siperliği.
yan koruma çerçevesi Noun, Transport
büfe masalarında olduğu gibi
yiyecek maddelerinin yüz düzeyinde sergilendiği yerlerdeki cam ya da plastik koruyucu
çamur-tutan: taşıtların arka tekerleği gerisinde çamurların geride bulunanlara sıçramasını engelleyen perde. Noun
korumak, savunmak, müdafaa/muhafaza etmek.
gardiyanlık
tetik köprüsü.
köy korucusu
korucu Noun, Politics-Intl. Relations
gönüllü korucu Noun, Politics-Intl. Relations
yedek nöbetçi
saat kösteği/kaytanı. Noun
liman polisi
bir kampta nöbet tutmak Verb
hazineyi beklemek Verb
önlemek, önlem/tedbir almak, vukuuna mani olmak.
In order to guard against this: bunu önlemek
için.
We must try to guard against this happening: Bunun vukuunu önlemeliyiz.
to guard against errors: hataları önlemek.
kazaları önlemek Verb
hastalıktan korumak Verb
güvenlik biti
nöbetçi filikası. Noun
koruyucu göze. Noun
nöbetçi kumandanı
nöbetçi komutan
nöbet(çilik), nöbet görevi. Noun
nöbet Noun, Military
nöbet görevi Noun, Military
hiraset Noun, Religion-Faith
(bazı hayvanlarda) koruyucu tüy: asıl kürkü koruyan uzun/kaba dış tüy. Noun
menfaatleri korumak Verb
emniyet kilidi
kontrolör
saygı birliği, ihtiram kıtası. Noun
şeref kıtası.
şeref/merasim kıtası. Noun
çamurluk
siper
nöbet yeri Noun, Military
mahpuslara gardiyanlık yapmak Verb
parmaklık
koruma halkası. Noun
koruma yüzüğü. Noun
karakol gemisi
birini tehlikeye karşı korumak Verb
tehlikeye karşı korumak Verb
birine evine kadar eşlik etmek Verb
çıkarlarını korumak Verb
çıkarları korumak Verb
caboose (1). Noun
nöbet tutmak Verb
sınır güvenlik servisi Noun, Public Administration
sahil güvenlik botları Noun, Maritime Traffic
sahil güvenlik albay (SG Alb.) Noun, Military
sahil güvenlik teknesi
vardakosta
sahil güvenlik eğitim ve öğretim komutanı Noun, Maritime Traffic
sahil güvenlik kıdemli üsteğmen (SG Kd. Ütğm.) Noun, Military
sahil güvenlik teknesi
sahil güvenlik komutan yardımcısı Noun, Maritime Traffic
sıyanet etmek Verb
artçı muhabere
bir evi gözetim altında tutmak Verb
Sahil Güvenlik Komutanlığı Proper Name, Organizations
SGK Proper Name, Organizations
SÖH Proper Name, Organizations
SÖH timi Proper Name, Organizations
Sahil Güvenlik Komutanlığının İdari ve Adli Görevlerine İlişkin Tüzük Proper Name, Law
Sahil Güvenlik Komutanlığı Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yönetmeliği Proper Name, Law
Sahil Güvenlik Komutanlığı Eğitim Merkezleri Yönetmeliği Proper Name, Law
Karadenize Sahildar Ülkeler Sınır/Sahil Güvenlik Teşkilatları İşbirliği Forumu Proper Name, Organizations