[large]

planya
saldırış saldırma
serbest.
(a) serbest, başıboş, kontrolsuz, kaçmış, henüz yakalanmamış.
The escaped prisoner is still at large.
(b) geniş ölçüde/mikyasta, (c) genellikle, genel olarak, umumiyetle.
Did the people at large approve the government's policy? (d)
at-large şeklinde de yazılır. tüm, bütün olarak, bütünü ile.
The people at large: tüm ahali.
the country at large: tüm memleket. (e) bütün ayrıntılarıyla, mufassalan.
He spoke at large of his specialty: İhtisasını bütün ayrıntılarıyla anlattı. (f) geniş kapsamlı/yetkili, geniş bir alana dağılmış, geniş bir bölgeyi temsil eden.
The firm's representative at large . Congressman at large. (g) rastgele, gelişigüzel.
scatter accusations at large: gelişigüzel ithamlarda bulunmak.
çok işçi çalıştırmak Verb
(mahpus) hâlâ yakalanmamış olmak Verb
büyümek Verb
irileşme
büyümek, ağırlaşmak, olduğundan büyük/ağır/önemli gözükmek.
The problem bulks large in his mind.
önemli rol oynamak Verb
öne çıkmak Verb
ön plana çıkmak Verb
büyük stoku olmak Verb
teminatsız alacaklılar Noun
büyük ciro yapmak Verb
büyük dinleyici kitlesi çekmek Verb
büyük dinleyici kitlesi çekmek Verb
büyük bir dinleyici kitlesi çekmek Verb
büyük bir meblağı zimmetine geçirmek Verb
büyük masraflara mal olmak Verb
masrafa mal olmak Verb
büyük kâr göstermek Verb
büyük kâr göstermek Verb
büyük rol oynamak Verb
irileşmek Verb
gittikçe büyümek Verb
büyük hacimde siparişleri karşılamak Verb
kalabalık ev halkı olmak Verb
büyük geliri olmak Verb
ödenecek büyük bir maaş tutarı olmak Verb
(doktor) çok hastası olmak Verb
büyük çapta
geniş ölçüde, büyük mikyasta.
iri harflerle dizilmiş
alay alay
büyük kayıplara uğramak Verb
büyük kayıplara neden olmak Verb
büyük, iri, cesim, muazzam.
a large crowd. a large sum of money. Canada is a large country. She inherited
a large fortune. A man with a large family needs a large house.
Adjective
bol, çok, külliyetli. Adjective
geniş, vâsi.
a man of large experience.
to have large views: geniş görüşlü olmak, ilerisini görmek. Adjective
geniş ölçüde, büyük mikyasta.
a large employer of labor. to do sth on a large scale. to a large extent. Adjective
cömert, âlicenap.
large of heart: cömertlik. Adjective
müsait, pupadan gelen (rüzgâr). Adjective, Maritime Traffic
(konuşma/ifade) kaba, âdi, bayağı. Adjective
düşük ahlâklı, hafifmeşrep. Adjective
övüngen, palavracı. Adjective
cömertlik, âlicenaplık. Noun
müsait rüzgârla, pupa yelken.
to sail large. Adverb, Maritime Traffic
bol bol, mebzulen. Adverb
iri harflerle.
printed large: iri harflerle basılmış. Adverb, Printing
büyük teşebbüs
büyük miktarda
geniş anlaşma alanı
önyargısız davranış
birçok gerçek
(Br) .- dolar üzerindeki senet
1000 doların üzerinde kupür olan tahvil
kemikli
torik
geniş inşaat alanı
karavana
parti kodamanı
darkafalı ancak nüfuzu olan şahsiyet
cömert hayırseverlik
büyük kimya firması
sandık
büyük şirket
geniş kapsamlı sözleşme
büyük şirketler Noun
büyük müşteri
geniş takdir hakkı
geniş takdir yetkisi
büyük müessese
büyük kuruluş
büyük emlak
büyük masraf
büyük ihracatçı
geniş aile
büyük çiftçi
büyük çiftçilik
çok yiyen
dört haneli rakam
büyük yangın
alamana Maritime Traffic
büyük servet
ağır vasıta Noun, Transport
büyük hadron çarpıştırıcısı Noun, Physics
iri yarflerle el yazısı
iri harflerle el yazısı
yatak liman Noun
kapçak
cömert konukseverlik
büyük otel
büyük gelir
(Br) büyük sanayi kuruluşu
büyük sanayi kuruluşu
kalın bağırsak.
büyük kalem
kazan
büyük toprak sahibi
geniş limit
büyük çoğunluk
bol yemek
üye sayısının çokluğu
toptancı
mıh
çok kalabalık
büyük sipariş
geniş plaka
büyük desenli
büyük meblağ ödemeleri Noun
geniş yetkiler Noun
büyük üretici
büyük miktarda alışveriş
büyük ciro
patalya Maritime Traffic
taban halısı
büyük cirolar Noun
büyük kapsamlı reklam yapan kuruluş
büyük taarruz
büyük kapsamlı ticari iş
büyük ölçekli bilgisayar
büyük çapta tüketen tüketici
büyük hacimli ihracat
(Br) büyük sanayi kuruluşu
büyük sanayi kuruluşu
büyük sanayi kuruluşları Noun
büyük sanayi
büyük çapta yatırımcı
büyük ölçekli harita
geniş kapsamlı harekât
seri imalat sahibi
büyük çap üretim
geniş kapsamlı perakendecilik
büyük hisse
büyük miktarda alışveriş
büyük boy
büyük boy ilanlar Noun
(US) büyük boyutlu ilanlar Noun
mağaza
büyük meblağ
hala borçlu bulunulan büyük meblağlar Noun
hâlâ borçlu bulunulan büyük meblağlar Noun
büyük deney
büyük matbaa harfi
büyük işletme
bir şeyi çok kullanan
büyük çapta kullanım
geniş görüşler Noun
kasaba
büyük hacim
geniş hacimli
ardında geniş bir nesil bırakmak Verb
kendini hissettirmek Verb
önemli bir yer tutmak Verb
ön plana çıkmak Verb
öne çıkmak Verb
önemli rol oynamak Verb
...'e damgasını vurmak Verb
orta büyüklükte
büyük çapta
büyük kentlerin aşırı kalabalıklaşması
servet sâman sahibi olmak Verb
(hayvan) kaçmış
gelişigüzel suçlamalarda bulunmak Verb
büyükçe
tıraş etmek Verb
atıp tutmak Verb
şehir nüfusunun yoğun olduğu yerler Noun
genel halk
genel halk
büyük çapta Adverb
büyük ölçüde Adverb
bol
koca
geniş dünya
ayrıntılarıyla yazmak Verb