[stones]

English Turkish Phrases

(well) built of stones or bricks laid according to a pattern
örme
buyer and seller of gold and other precious metals or stones
sarraf
cast stones at
birine taş atmak,
mec. eleştirmek.
courtyard or entrance hall paved with stones
taşlık
full of stones or stony bits
taşlı
gallbladder stones
safra kesesi taşı Noun, Medicine
having of stones
taşlama
lay down paving stones
kaldırım döşemek Verb
one who lays paving stones
kaldırımcı
pave (an area) with stones
taşlamak Verb
paved with stones
taşlı
paving (an area) of stones
taşlama
People who live in glass houses shouldn't throw stones
Sırça evde oturan taş atmaktan sakınmalıdır: (a) Göreceği karşılıktan incinenler sözlerine/yaptıklarına
dikkat etmelidir; (b) Kendinde bir kusur varken başkalarını aynı kusurla suçlamamalı, (c) Senin yaptıklarını yapanları kınama.
removing the stones from (a food
taşlama
residue of grain mixed with stones and soil
harman sonu
shower of stones
taş yağmuru
sticks and stones
canlılardan ve bitkilerden başka şeyler Noun
throw stones at
taşlamak Verb
throw stones at (a person)
(birine) taş atmak/lâf atmak.
throw stones at sb
birine taş atmak Verb
volley of stones
taş yağmuru
English-Turkish phrases from Zargan's own database