birine tamamıyla yabancı olmak
Verb
fakru zaruret içinde olmak
Verb
karısının nafakasını kasıtlı olarak ihmal etme
söylemek, telâffuz etmek, sesle ifade etmek.
Transitive Verb
seslenmek, ses çıkarmak.
to utter a sigh: ah etmek, ah çekmek.
Transitive Verb
maksadını sözle anlatmak, ifade/beyan etmek.
Transitive Verb
(konuşmadan başka türlü) ses çıkarmak.
The engine uttered a shriek.
Transitive Verb
(yazılı/basılı kelimelerle) ifade etmek.
Transitive Verb
yay(ınla)mak, ilân etmek.
to utter a libel.
Transitive Verb
(kalp para, sahte çek vb.) sürmek.
Transitive Verb
kovmak, tardetmek, dışarıya atmak/sürmek.
Transitive Verb
tüm, tam, bütün, tekmil, toptan, sonuna/sapına kadar.
It is an utter mystery. You're an utter fool: Aptalın birisin.
utter ass: şeddeli eşek.
utter rot: deli saçması.
Adjective
kayıtsız şartsız, mutlak, kesin, kat'î, nihai.
an utter denial. Only now can I say with utter conviction that I do believe in God: Şimdi kesin bir imanla Allaha inandığımı söyleyebilirim.
Adjective
bir yükümlülüğü yerine getirmek amacıyla bir başkasına çek vermek
Verb
piyasaya sahte evrak sürmek
Verb
sahte bir senedi tedavüle koymak
Verb
(İngiliz yasalarına göre) baro dışı, genç avukatlar.
(Br) mahkeme dışında savunma (suçlama) söylevi veren avukat
iftiralarda bulunmak
Verb
piyasaya sahte para sürmek
Verb