önde

baş önde

headlong

önde durmak

to be to the fore Verb

önde gelen

towering

önde gelen bir modaevi

(Fr.) grand atelier

önde gelen gösterge

leading indicator

önde gelen para yöneticileri

swingers Noun

önde gelme

primacy

önde gelmek

to stand out Verb

önde olmak

to lead Verb

önde oluş

lead

önde oturmak

ride shotgun Verb

(bir yarışmada , vb) önde gelen kişi

protagonist

...'den bir adım önde olmak

to be a cut above ... Verb

...'in önde gelen nedenlerinden biri

a leading cause of ... Noun

ABDbaşkanının önde gelen dört ekonomik danışmanı

quadriad

ABD'nin önde gelen iş dünyası gazetesi

wall street journal

açık ara önde olmak

above-board Adjective

açık ara önde olmak

to be well ahead Verb

açık ara önde olmak

above board Adjective

bir adım önde olmak

get the upper hand, gain the upper hand, have the upper hand Verb

birinden bir hamle önde olmak

to stay one jump ahead of sb Verb

çağında önde olmak

to be in advance of one's time Verb

daha önde de var olma

pre existence

ekonomi ve politika alanında önde gelen kişiler

movers and shakers Noun

en önde gelen

premier Adjective

en önde yer almak

to lead Verb

en önde yer almak

to head Verb

öncelik bakımından önde gelmek

to rank in priority Verb

perde ve sahnede önde gelen aktör ya da aktris

vedette

rakiplerinden bir hamle önde olmak

to be one jump ahead of one's competitors Verb

seçimde önde gitmek

to head the poll Verb

tüm ötekilerden önde gelen belge

paramount title