deniz.
arm of the sea: körfez.
by sea and land: hem denizden hem karadan.
by the sea:
deniz kenarında.
inland sea: içdeniz.
the seven seas: yedi deniz, bütün denizler.
Noun
derya, umman, okyanus.
the high/open sea(s): açık deniz, engin denizler.
on the high seas:
açık denizlerde, okyanusta, enginlerde.
Noun
büyük dalga(lar).
a heavy sea: kaba dalga, fırtınalı deniz.
The heavy seas almost drowned us.
beam sea: yandan gelen dalgalar.
following sea: arkadan gelen dalgalar.
head sea: önden gelen dalgalar.
Noun
sayısız/muazzam şey, kalabalık, vb.
a sea of faces: insan kalabalığı.
Noun
denizcilik.
The sea is a hard life for a man.
Noun
deniz+
. sea anchor: açık deniz çapası/demiri. sea
anemone zool. deniz şakayığı
(Epiactis prolifera).
sea bag: denizci çantası.
sea bass: levrek balığı
(Serranidae).
seabed: deniz tabanı.
sea bird = sea fowl: martı, denizkuşu.
sea biscuit = sea bread: peksimet.
sea bream: (a) izmarit
(Pagellus centrodontus), (b) çipura
(Aurata aurata).
sea breeze: meltem, imbat, denizden esen yel.
sea calf: ayıbalığı.
sea captain: kaptan, süvari.
sea change: (a) ânî değişme, gelişme, ilerleme, (b) denizin sebep olduğu değişiklik.
sea chest: gemici sandığı.
sea cow: (a) deniz ineği, deniz ayısı, (b)
esk. hippopotamus. sea cradle chiton (2).
sea cucumber: deniz hıyarı
(Holothuroidea).
sea dog: (a) deniz kurdu, eski/kurt denizci, (b) fok balığı.
seadog fogbow. sea dragon: yırtmaçlı balık.
sea duck: deniz ördeği.
sea eagle: deniz kartalı
(Haliaetus).
sea ear abalone. sea elephant: deniz fili, en iri cins ayıbalığı.
sea fan: deniz yelpazesi
(Gorgonia flabellum).
sea fight: deniz savaşı.
sea foam: (a) deniz köpüğü, (b) lületaşı.
sea front: kıyı, sahil, yalıboyu.
sea green: deniz yeşili: açık-mavimsi yeşil renk.
sea-green: deniz yeşili renginde.
sea gull: martı.
sea hog porpoise. sea holly eryngo. sea horse: (a) deniz aygırı
(Hippocampus hudsonius), (b) yarı at yarı balık efsanevî hayvan, (c) walrus. sea kale: deniz lâhanası
(Crambe maritima).
sea king: korsan kralı (Ortaçağlarda Avrupa kıyılarını talan eden korsanların başı.
sea lavender: deniz lâvantası
(Limonium).
sea lawyer
den. argo âsi gemici, verilen emirleri daima tenkit eden gemici.
sea legs: fırtınalı havalarda gemide dengeli yürüyebilme kabiliyeti.
On the third day of the cruise, he found his sea legs.
sea lettuce: deniz marulu
(Ulva).
sea level: deniz seviyesi/düzeci.
sea lily: deniz lâlesi
(Crinoidea).
sea lion: büyük ayıbalığı
(Zalophus californicus).
sea lungwort: ciğerotu
(Mertensia maritima).
sea mew: martı
(Larus canus).
sea moss: deniz yosunu.
sea mouse: deniz sıçanı
(Aphrodite).
sea nettle: deniz ısırganı.
sea onion: adasoğanı
(Urginea maritima).
sea ooze: okyanus dibinde bulunan kemiksi çökelti.
sea otter: deniz samuru
(Enhydra lutris).
sea pen: deniz kalemi, bir tür sölentere
(Pennatula).
sea power: (a) donanması güçlü devlet, (b) deniz kuvveti.
sea purse: köpekbalığı yumurtasının sert kabuğu.
sea raven: deniz kuzgunu
(Hemitripterus americanus). K. Atlantikte yaşayan iri bir balık.
sea robin: kırlangıç balığı
(Prionotus evolans).
sea room: açık deniz, denizde kolay manevra alanı, geminin kolayca manevra yapabileceği alan.
sea rover: korsan, korsan gemisi.
sea salt: deniz tuzu.
sea serpent: deniz yılanı, efsanevî deniz ejderhası.
sea shell: deniz kabuğu, istiridye kabuğu.
sea slug
bk.: nudibranch. sea snake: deniz yılanı
(Hydrophidae).
sea squirt: su püskürtücü, rahatsız edilince su püskürten gömlekli deniz hayvanı.
sea tangle: su yosunu
(Laminaria).
sea trout: deniz alabalığı
(Salmo trutta).
sea urchin: deniz kestanesi
(Echinoidea).
sea valve seacock. sea wall: deniz seddi/duvarı.
sea-walled: deniz setleriyle korunmuş.
sea walnut: yuvarlak denizanası.
sea wolf: (a) deniz levreği vb. gibi birkaç çeşit yırtıcı balık, (b) korsan.
sea wrack: yüzen deniz yosunu.
Adjective
Adriyatik Denizi
Noun, Place Names
Ege Denizi
Proper Name, Place Names
Umman Denizi
Proper Name, Place Names
Arafura Denizi: Büyük Okyanusun K. Avustralya ile GB Yeni Gine arasında kalan kısmı.
Noun
(a) denizde, okyanusta, ummanda, (b) şaşırmış, şaşkına dönmüş, apışıp kalmış.
Completely at sea as to how to answer the question.
Baltık Denizi
Noun, Place Names
Beaufort Denizi
Noun, Geography
Bering Denizi
Noun, Place Names
Karadeniz.
Euxine Sea ile ayni anlama gelir. Eski adı
Pontus Euxinus idi.
Noun
hububat taşıması için sözleşme imzalanmış bir geminin kiralayanın izniyle başka yük de taşıyabilmesine izin veren sözleşme
denizde ölen kişinin naaşını denize vermek
Verb
deniz yoluyla
Adverb, Maritime Traffic
Karayip Denizi
Noun, Place Names
deniz hukuku konusunda müzakere
karşı dalga: tam geminin karşısından vuran dalga.
Noun
engin, açık deniz, karasularından 3 mil veya daha fazla uzaklıktaki sular.
Noun
high seas: (a) deniz ve okyanusların açık/engelsiz kısmı, (b)
huk. denizcilik yasalarının
geçerli olduğu deniz yüzeyi.
Noun
Yunan Denizi: Akdenizin İtalya, Sicilya ve Yunanistan arasında kalan kısmı.
İrlanda Denizi: Atlantiğin İngiltere ve İrlanda arasındaki kısmı.
deniz üstünlüğünü elde tutmak
Verb
Marmara Denizi
Noun, Place Names
Mediterranean ile ayni anlama gelir. Akdeniz.
Kuzey Denizi, Şimal Denizi: Atlantiğin Britanya ile Avrupa arasında kalan parçası. Eskiden
German Ocean denirdi.
Noun
Norveç Denizi: Atlas Okyanusunun Grönland, Norveç ve İzlanda kuzeyi arasındaki parçası.
anemone ile ayni anlama gelir. deniz şakayığı, deniz inciri.
deniz börülcesi
Noun, Plant Species
deniz de kaptanın gemi adamını cezalandırması
denizde kaptanın gemi adamını cezalandırması
deniz börülcesi
Noun, Plant Species
deniz yoluyla taşınan mallar
Noun
deniz dibi
Noun, Maritime Traffic
izmaritgiller
(Sparidae), karagöz balığı
(Sargus), sarıgöz
(Cantharus lineatus) sarpa
(Padentus centrodontus).
savaşta tarafsız bir gemiye dış sular seferi için verilen gümrük belgesi
savaş esnasında gemiye verilen taşıma izni
benekli fok/ayıbalığı
(Phoca vitulina): K. Amerika ve Avrupa kıyılarında bulunan küçük, benekli bir tür ayıbalığı.
Noun
benekli fok/ayıbalığı
(Phoca vitulina): K. Amerika ve Avrupa kıyılarında bulunan küçük, benekli bir tür ayıbalığı.
Noun
kaya koruğu
Noun, Plant Species
kayakoruğu
Noun, Plant Species
deniz ürünleri
Noun, Aquaculture
deniz tavşanı
Noun, Zoology
yabanî lâhana
(Crambe maritime).
deniz ticaret kanunları
Noun
safsatacı ve daima kusur bulan gemici
sallanan bir geminin güvertesinde yürüyebilme yeteneği
savaş esnasında gemiye verilen bayrak taşıma izni
savaşta tarafsız bir gemiye dış sular seferi için verilen gümrük belgesi
deniz seviyesi
Noun, Geography
seferde tutulan seyir defteri
deniz adamlarının (ücretlerinden) alacaklarından dolayı gemi ve navlun üzerine koydukları tedbir
deniz yolculuğuna uygun ambalaj yapılmış
savaşta tarafsız gemiye verilen belge
benekli levrek
Noun, Zoology
deniz kirliliği
Noun, Maritime Traffic
kırlangıç balığı
Noun, Zoology
geminin seferini yapabilmesi için aldığı kumanya ve gereçler
vagon gemisi, yüklü demiryolu vagonlarını taşıyan gemi.
Noun
deniz taşımacılığı
Noun, Maritime Traffic
deniz taşımacılığı
Noun, Maritime Traffic
deniz alası
Noun, Zoology
urchin ile ayni anlama gelir. deniz kirpisi.
deniz yoluyla göndermek
Verb
deniz yolculuğu yapmak
Verb
Sarı Deniz: Büyük Okyanusun Çin ve Kore arasındaki parçası.
Noun