giysi, elbise, esvap.
ready-made clothes = clothes off the peg: hazır elbise.
made to order clothes: ısmarlama elbise.
suite of clothes: takım elbise, kostüm.
clothes-brush: elbise fırçası.
clothes hanger: elbise askısı.
Noun
yatak örtüleri, yatak takımı.
Noun
çamaşır: yıkanacak giyim ve yatak takımları.
clothes basket: çamaşır sepeti.
clothes pole:
çamaşır ipini tutan direk.
Noun
daha işin başında olmak
Verb
giyiminde fazla titiz davranmak
Verb
oraya buraya atılmış giysiler
Noun
artık giyilmeyen giysiler
Noun
havalandırma veya kurutma amacıyla çamaşır veya giysilerin asıldığı askı
güve.
Most of the clothes in the cupboard have got moth in them.
çamaşır mandalı
Noun, Textile Industry
portatif askı: üstündeki çengellere elbise asılan taşınabilir ağaç direk.
resmi yemek daveti giysisi
iş elbisesi, askerlerin kışla işleri yaparken giydikleri elbise.
giyim kuşamını kendi finanse etmek
Verb
giysi için ölçüsünü aldırmak
Verb
ölülere giydirilen giysiler
Noun
çocuk büyüdükçe giysileri dar gelmek
Verb
pahalı giyim zevki olmak
Verb
pahalı giyim zevki olmak
Verb
acele acele giyinmek
Verb
giysilerini ufak bir valize tıkmak
Verb
birinin giyimini kuşamını sağlamak
Verb
Deri giyim eşyası imalatı (NACE kodu: 14.11)
Noun, Trades-Professions
giysileri üzerine kendi adını yazmak
Verb
gecelik, yatak kıyafeti.
Noun
giysilerini bir bavula tıkıştırmak
Verb
sadece kurutulan ama ütülenmeyen çamaşırlar
Noun
okul için elverişli giysiler
Noun
açık saçık elbiseler
Noun
bir sandığa tıka basa giysi doldurmak
Verb
kundak takımı, kundaklık bez.
Noun
uzun bebek entarisi.
Noun
sıkı kontrol ve murakabe, serbest davranışın fazlaca kısıtlanması.
Noun
birinin giysilerini soymak
Verb
savaş zamanında hükümetçe tespit edilen kalite ve fiyatta elbise/ayakkabı vb.
sıcak tutan giysiler
Noun
sıcak tutan giysiler
Noun
ıslak giysilerinden kurtulmak
Verb