besin, gıda.
Milk is the natural food for young babies.
Noun
yiyecek, yemek, mama, taam.
baby food: bebek maması.
canned/preserved/tinned food: konserve yiyecek.
Noun
yenilen/yenilecek şey, erzak.
food supplies: yedek erzak.
to buy food: erzak satınalmak.
There was no food in the house: Evde erzak kalmamıştı.
Noun
yem, besleyici madde.
cat/dog food: kedi/köpek yemi.
a plant food: bitkileri besleyici madde (gübre vb.).
Noun
besleyen/geliştiren/inkişaf ettiren şey.
intellectual food. give food for thought: düşündürmek.
His father's advice gave the boy food for thought.
Noun
bir şeyde becerikli olmak (marifetli , beceriksiz , eli çabuk , eli ağır vs olmak
Verb
içine başka şeyler katarak yiyecekleri bozmak
Verb
yiyecek maddelerini bozmak
Verb
içine başka maddeler katılmış yiyecek
hayvansal gıda
Noun, Food-Kitchen
hayvan kaynaklı gıda
Noun, Food-Kitchen
YANLIŞ: hayvansal kaynaklı gıda
Noun, Food-Kitchen
bebek maması
Noun, Child Care
hububattan yapılmış kahvaltılık yiyecekler.
hazır pişmiş yemek satın almak
Verb
iyi hissettiren yiyecek
Noun, Food-Kitchen
moral düzelten yiyecek
Noun, Food-Kitchen
mutluluk veren yiyecek
Noun, Food-Kitchen
ya da tümüyle işleme tabi tutulmuş yiyecek
tüketilmek üzere hazırlanmasından önce kısmen
yiyecek maddesi dağıtmak
Verb
hızlı yiyecek (ucuz tarifeli , hızlı servis yapan ve ancak birkaç tür yiyecek satan lokanta
renk ya da tat vermesi için yiyeceğe katılmış madde
gıda alerjisi
Noun, Medicine
gıda yardım merkezi, fakirlere dağıtılmak üzere gıda toplayan yer.
(uçak) servis arabası
Noun
beslenme zinciri, küçükleri daha büyüklere yem olan canlılar topluluğu.
besin zinciri
Noun, Environment-Ecology
gıda kodeksi
Noun, Food-Kitchen
gıda maddeleri konteyneri
saklama kabı, gıda saklama kabı
Noun, Food-Kitchen
erzak fişi, ABD'de fakirlerin ucuz/bedava erzak alabilmesi için hükümetin dağıttığı para yerine geçen fiş/kupon.
yiyecek maddeleri kısıntısı
besi-çevrim: bir çevrede canlıların yaşamını sürdürmeye yetişebilen beslenme zincirleri dizisi.
gıda mühendisliği
Noun, Education-Training
yenilebilen balık, insanlara gıda olan balık.
piyasayı gıda malzemelerine boğma
besin maddesi istif etmek
Verb
gıda sektörü
Noun, Trades-Professions
yiyecek maddeleri müfettişi
gıda intoleransı
Noun, Diseases
hayvansal gıda
Noun, Food-Kitchen
yiyecek maddeleri kontrol ofisi
gıda maddeleri ambalajcısı
gıda zehirlenmesi
Noun, Medicine
besin zehirlenmesi
Noun, Medicine
gıda kaynaklı hastalık
Noun, Medicine
gıda maddelerine fiyat etiketi koyma
yemek-işler: sebzeleri kıymak, doğramak, rendelemek, ezmek ve hamur yoğurmak için kullanılan yüksek hızlı elektrikli mutfak aleti.
gıda maddeleri dükkânı önündeki kuyruk
yiyecek maddelerini tayına bağlama
yiyecek maddesi satan perakendeci dükkân
gıda güvenliği eylem planı
gıda intoleransı
Noun, Diseases
yiyecek maddeleri kıtlığı
erzak fişi, ABD'de fakirlerin ucuz/bedava erzak alabilmesi için hükümetin dağıttığı para yerine geçen fiş/kupon.
yemek tasarımcısı
Noun, Employment
gıda maddeleri sübvansiyonu
sindirim boşluğu (amiplerde vb. rastlanan) içindeki besinleri sindiren göze boşluğu.
besin ağı
Noun, Environment-Ecology
beslenme ağı: bir çevrede birbirlerine bağlı beslenme zincirlerinin tümü.
gümrüksüz yiyecek maddeleri
Noun
bebek maması
Noun, Child Care
değersiz besin: besleme değeri düşük ve kalorisi yüksek gıda maddesi (patates kızartması, şekerli/nişastalı maddeler vb.).
yiyecekleri buzlukta saklamak
Verb
organik gıda
Noun, Food-Kitchen
bitkisel gıda
Noun, Food-Kitchen
bitki kaynaklı gıda
Noun, Food-Kitchen
YANLIŞ: bitkisel kaynaklı gıda
Noun, Food-Kitchen
işlenmiş yiyecek maddesi
Noun
bol vitaminli yiyecek maddesi
Noun
derin dondurulmuş yiyecek
yiyecek maddelerini hızlı dondurmak çabuk hazırlanan yemek
Verb
yiyecek fiyatlarında artış
deniz ürünleri
Noun, Aquaculture
katı gıda
Noun, Child Care
güneyli zencilere özgü yemek.
yedek yiyecek maddesi
Noun
temel yiyecek maddesi
Noun
adam başına miktar yiyecek ihtiyacı