ip, iplik, tire.
sewing thread: dikiş ipliği.
tel, lif.
hang by a thread: kıl üstünde olmak.
ince çizgi, ışın, şua.
a thread of light/of smoke.
dizi, sıra, silsile, insicam.
He lost the thread of the story: Hikâyenin insicamını yitirdi.
(iğneye) iplik geçirmek.
to thread a needle.
ipliğe dizmek.
to thread beads: tespih/boncuk dizmek.
kendine yol açıp geçmek, engellere rağmen ilerlemek.
to thread one's way: kalabalıkta yol açıp ilerlemek.
(vidaya) yiv açmak, diş açmak.
(dikiş makinasına/dokuma tezgâhına vb.) iplik geçirmek.
oyulgalanmak, kıvrılarak/dolaşarak ilerlemek, zikzaklar yapmak.
to thread the streets: sokaklarda
sağa sola geçerek yürümek.
(kaynamış şurup) kaşıktan iplik gibi akmak.
iplik
Noun, Textile Industry
lime lime oluncaya kadar giyilmek
Verb
kenar ipliği: antika işlemede iplik çekildikten sonra kumaşta kalan iplik.
Noun
pamuk ipliğine bağlı olmak
Verb
pamuk ipliğine bağlı olmak
Verb
pamuk ipliğine bağlı
Adjective
lisle ile ayni anlama gelir. (ince, çift bükülmüş, dayanıklı) pamuk ipliği (özellikle çorap örmekte kullanılır).
hikâyenin neresinde kaldığını unutmak
Verb
bir konuya yeniden dönmek
Verb
kaldığı yerden devam etmek
Verb
kalabalıkta kendine bir yol açmak
Verb