amiss

  1. yanlış, fena, isabetsiz, eksik, ters, bozuk, kusurlu.
    I think something is amiss in your calculations:
    Zannederim hesaplarınızda bir yanlışlık var.
    Not amiss! Fena değil!
    What's amiss with you? Neyiniz var?
    Did I speak amiss? Yanlış bir şey mi söyledim?
    He certainly went amiss in quitting school: Okulu terketmekle isabetsiz bir iş yaptı.
Bir limonata fena olmazdı.
yanlış anlamayın
mana çıkarmak Verb
gücenmek, incinmek, rencide olmak, hatırı kırılmak, yanlış anlamak, yanlış manaya çekmek.
Don't take
it amiss! Gücenmeyin/hatırınız kalmasın!
I couldn't think of a way to present my view so that no one would take it amiss: Görüşlerimi kimseyi gücendirmeyecek tarzda açıklamak için bir yol bulamadım.
yanlış anlamak, darılmak.
birşey tuhafına gitmek Verb
(bir yanlış anlamadan dolayı) bozulmak Verb
birşeyden rahatsız olmak Verb
birşey garibine gitmek Verb
kırılmak Verb
alınmak Verb
birşeyi tuhaf karşılamak Verb
birşeyi yanlış anlamak Verb
Bir limonata fena gitmez.
Gayet iyi gider. Sentence
İyi olur. Sentence
Hiç fena olmaz. Sentence
İyi gider. Sentence
Hiç de fena olmaz. Sentence
Gayet iyi olur. Sentence
Yakışır. Sentence
Hiç de fena olmaz. Sentence
Yakışır. Sentence
Gayet iyi olur. Sentence
Hiç fena olmaz. Sentence
İyi gider. Sentence
Gayet iyi gider. Sentence
İyi olur. Sentence
İyi gider. Sentence
Gayet iyi olur. Sentence
Hiç de fena olmaz. Sentence
Gayet iyi gider. Sentence
İyi olur. Sentence
Hiç fena olmaz. Sentence
Yakışır. Sentence
İyi olur. Sentence
Yakışır. Sentence
Hiç de fena olmaz. Sentence
İyi gider. Sentence
Gayet iyi olur. Sentence
Hiç fena olmaz. Sentence
Gayet iyi gider. Sentence
birinin aleyh inde konuşmak Verb
derdin ne ?