bottom line

  1. sonuç, özet, son söz/karar, uzun sözün kısası, hulâsai kelâm.
    Give me the bottom line of your last
    meeting: Bana son toplantınızın özetini söyle.
  2. gerçek, çıplak hakikat.
    Look, the bottom line is that poor Max is an alcoholic.
  3. (malî raporda) en son rakam, kâr veya zarar.
  4. bitirmek, karara bağlamak.
    Okay, guys, let's bottom line this project and break for coffee: Peki,
    arkadaşlar, şu projeyi bitirip kahve paydosu yapalım.