antikora bağımlı hücresel fagositoz
Noun, Biochemistry
büyük hücreli nöroendokrin karsinomu
Noun, Biochemistry
orak hücreli anemi
Noun, Medicine
orak hücre hastalığı
Noun, Medicine
orak hücreli anemi
Noun, Medicine
orak hücre hastalığı
Noun, Medicine
küçük hücreli akciğer karsinomu, küçük hücreli akciğer kanseri
Noun, Biochemistry
küçük hücreli akciğer karsinomu, küçük hücreli akciğer kanseri
Noun, Biochemistry
kök hücre nakli
Noun, Medicine
beyin hücresi
Noun, Medicine
CHO hücresi
Noun, Biochemistry
CHO hücresi
Noun, Biochemistry
halka-göze: halkalı çıkıntısı olan kamçı biçiminde göze.
Noun
ölüme mahkûmların hücresi
oğul-göze: bölünen gözenin her bir yarısı.
Noun
ölüm hücresi/koğuşu: idam mahkûmlarının konulduğu hapishane odası.
Noun
kuru pil, kuru göze.
Noun
plazma hücresi
Noun, Biology
egg ile ayni anlama gelir. yumurta gözesi/hücresi, tohum.
alev-göze: Düz kurt
(flatworm) gibi bazı ilkel hayvanların dışkı borusu ucundaki çukur gözelerden biri.
Noun
yakıt pili: yakıtın oksitlenmesiyle elektrik üreten üreteç, H ve O ile çalışıp elektrik enerjisi sağlayan cihaz.
Noun
yakıt ile oksitleyicinin kimyasal birleşmesi ile elektrik sağlayan düzen.
Noun
Galvani gözesi, volta gözesi, pil.
üretici göze, eşeygöze, gamet.
eşey-göze: ilkel göze ile olgun gamet arası herhangi bir evrede bulunan cinsel üreme gözesi.
Noun
kadeh şeklinde göze: bağırsak iç cidarlarında vb. bulunan üst kısmı geniş salgı gözesi.
yoğunluk pili: yoğunlukları farklı iki elektrolitli pil.
kalp hücresi
Noun, Medicine
konak hücre
Noun, Biochemistry
konak hücre
Noun, Virology
karaciğer hücresi
Noun, Medicine
lenf hücresi
Noun, Medicine
tümük boşluğu, kulak arkası kemiğinde doğumdan sonra oluşan boşluk.
kas hücresi
Verb, Medicine
sinir gözesi/hücresi.
Noun
beyin/omurilik gözesi/hücresi.
Noun
azgın delilerin kapatıldığı yumuşak duvarlı oda.
(mide içinde asit çıkaran) iç-çeper gözesi.
üremek için arıların ana arıya kovanda yaptıkları özel göze.
akümülatör gözesi/ elemanı.
eşeygöze, cinsiyet hücresi.
kalbur-göze, cidarında gözenekler (
sieve pores) bulunan bitki gözesi.
beden gözesi, vücudu oluşturan gözelerden herbiri.
akümülatör gözesi/ elemanı.
Tablo gözesi
Information Technology
birim göze, buzsul (kristal) örgüsünü oluşturan en küçük öğe.
Noun
hücre bankası
Noun, Medicine
hücre biyolojisi
Noun, Biology
hücre kültürü
Noun, Medicine
hücre bölünmesi
Noun, Medicine
hücre dizisi
Noun, Biochemistry
hücre çekirdeği
Noun, Biology
cep telefonu
Noun, Telecommunications
(göze) ara zarı: bitki gözeleri bölünürken arada oluşan ve yavru gözeleri birbirinden ayıran zar
Noun
göze koruması
Information Technology
göze erimi
Information Technology
göze suyu: bitki gözesi kofulunu dolduran sıvı.
Noun
baz istasyonu
Noun, Telecommunications
göze kuramı, hücre teorisi: bütün canlı varlıkların gözelerden oluştuğunu, yaşamsal ve eylemsel niteliklerin
gözelerin özellikleri toplamından ibaret olduğunu savunan kuram.
Noun
hücre teorisi
Noun, Biology
baz istasyonu
Noun, Telecommunications
hücre nakli
Noun, Surgery
ileri evre renal hücreli karsinom
Noun, Medicine
akü akümülatör voltametresi
renal hücreli karsinom
Noun, Medicine
kök hücre tedavisi
Noun, Medicine