cure

English-Turkish Translation

  1. iyileş(tir)me, tedavi.
    The President went to the south of France for a cure at a famous hospital.

    past cure: iyileşmez, çaresiz, tedavisi imkânsız.
    water cure: kaplıca tedavisi.
  2. ilâç, deva.
    Scientists have so far failed to provide a cure for the common cold: Bilginler şimdiye
    kadar nezle için bir ilâç bulamadılar.
  3. şifa, derman.
    This drug should bring about a cure.
  4. çare, önlem, tedbir.
    At present there seems no cure for rising prices and falling living standards.
  5. et, balık vb.'ni muhafaza usulü (konserve yapma vb.).
  6. papazlık, rahiplik.
    the cure of souls: rahiplik görevi.
  7. iyileş(tir)mek, tedavi etmek/olmak, şifa vermek/bulmak.
    This medicine should cure you of your cold.
  8. çare bulmak, kurtarmak.
    Government action to cure unemployment.
    What can't be cured must be
    endured: Başa gelen çekilir.
  9. düzeltmek, islâh etmek.
    Parents try to cure their children's bad habits.
  10. salamura/tütsü/konserve yapmak, tütsülemek.
  11. (kauçuğu) volkanize etmek, sertleştirmek.
  12. (çimentoyu) nemli tutarak sertleşmesini sağlamak.
  13. (sentetik plastikleri) kimyasal işleme veya sıcaklığa maruz bırakarak erimez veya başka maddelerden etkilenmez hale getirmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

addiction cure
bağımlılık tedavisi
be past cure
tedavisi olanak dışı olmak Verb
effect a cure
iyileşme sağlamak Verb
faith cure
telkinle tedavi. Noun
faith cure
imanla şifa bulma. Noun
fasting cure
zayıflama rejimi
hunger cure
açlık rejimi
mud cure
çamur tedavisi
open- air cure
açık havada tedavi
open-air cure
açık havada tedavi
past cure
iyileşemez
past cure
tedavisi olanaksız
rest cure
dinlenme usulüyle tedavi.
rest day: dinlenme günü (özellikle pazar günü).
rest room: helâ, tuvalet.
slimming cure
incelme kürü
stand in cure
doktor bakımında
under cure
tedavi altında
undergo a cure
tedavi geçirmek Verb
undergo a cure
bir tedavi geçirmek Verb
water cure
su tedavisi, su ile tedavi. Noun
water cure
fazla su içirerek yapılan işkence. Noun
work cure
çalışma terapisi
cure a default
bir temerrütü düzeltmek (borcunu ödemek Verb
cure a default
bir bozukluğu gidermek Verb
cure a defect
bir kusuru düzeltmek Verb
cure a defect of form
şekil hatasını düzeltmek Verb
cure all
panzehir
cure an addict
bir bağımlıyı tedavi etmek Verb
cure an injustice
haksızlığı gidermek Verb
cure by verdict
karar verilinceye kadar lehine karar verilen tarafça itiraz edilmedikçe tarafın dava dilekçesindeki hukuki
karine ile düzeltilen hata ve kusurlar için
cure guest
tebdili havalı
cure inflation
enflasyonu aşağı çekmek Verb
cure inflation
enflasyonu önlemek Verb
cure poverty
yoksulluğu gidermek Verb
cure someone of an idea
birini saplantı halindeki fikrinden caydırmak Verb
cure someone of an illness
birinin bir hastalığını tedavi etmek Verb
cure the defect
bozukluğu düzeltmek Verb
cure the defect
hatayı düzeltmek Verb
a pill to cure an earthquake
devede kulak
as a cure for
karşı
drastic measures to cure inflation
enflasyonu düzeltmek için sert tedbirler Noun
kill or cure remedy
şiddetli/tehlikeli ilâç/tedbir/ameliyat.
no cure no pay clause
başarı ve sonuç yok
no cure no pay clause
kurtarma yok-ücret yok (kurtarma anlaşmalarına konulan bu koşul ile kurtarma başarılı olarak sonuçlandığı
takdirde ücret ödeneceği anlamına gelir
no cure no pay clause
para yok klozu
curé
papaz, rahip. Noun
English-Turkish phrases from Zargan's own database