düzey

Turkish-English Translation

  1. Noun level (Kaynak: Evrim Çalışkanları)
  2. Information Technology level
  3. tier
  4. rank
  5. plane
  6. face
  7. rock bottom
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

anlamlılık düzeyi
signifance level
aranan eğitim düzeyi
educational requirements
arz düzeyi
level of supply
asgari geçim düzeyi
minimum subsistance level
asgari geçim düzeyi
subsistence level
asgari geçim düzeyi
minimum subsistence level
aşınma düzeyi
base level
beslenme düzeyi
nutrition level
bilgi düzeyi
standard of attainments
bilgi düzeyi
data level
bilinç düzeyi
conscious level
değerlendirme düzeyi
valuation level
değişiklik düzeyi
modification level Information Technology
denge düzeyi
equilibrium level
dil bilgisi düzeyi
level of languages
dil bilme düzeyi
level of languages
düşük ücret düzeyi
low scale of pay
düzeltme düzeyi
fix level Information Technology
eğitim düzeyi
level of education
eğitim düzeyi
training level
eğitim düzeyi
educational level
eğitim düzeyi
degree of learning
ekonomik etkinlik düzeyi
level of economic activity
endeks rakamına göre düzenlenen fiyat düzeyi
parity price
enflasyon düzeyi
level of inflation
etkinliğin düzeyi
efficiency level
faiz düzeyi
interest level
faiz oranı düzeyi
interest rate level
fiyat düzeyi
price level
fiyat düzeyi
price range
fiyat düzeyi
level of prices
fiyat düzeyi
market level
fiyatların alçak düzeyi
low level of prices
gelir düzeyi
level of income Noun, Economics
gelir düzeyi
income level Noun, Economics
gelişim düzeyi
degree of development
genel fiyat düzeyi
general price level
genel fiyat düzeyi
general level of prices
gri düzeyi
gray level Information Technology
gürültü düzeyi
noise level
halkın düzeyi
level of population
ilaç düzeyi
drug level Noun, Biochemistry
inilebilecek en düşük vergi düzeyi
lowest (possible) rate
iş olanakları düzeyi
level of employment
kabul edilebilecek en az başarı düzeyi
threshold goals
kabul edilebilir gürültü düzeyi
permissible noise level
kalite düzeyi
quality level
kalkınma düzeyi
development level
karşılaştırma düzeyi
comparison level
kazanç düzeyi
payoff stage
kazanç düzeyi
level of earnings
kültür (eğitim) düzeyi
degree of learning
kültür düzeyi
cultural level
likidite düzeyi
liquidity level
maaş düzeyi
salary level
maaş düzeyi
salary range
meslek düzeyi
occupational level
nakit düzeyi
level of liquidity
nitelik düzeyi
league
öğrenim düzeyi
standard of learning
ortalama fiyat düzeyi
average price level
performans düzeyi
level of performance
piyasa talebi düzeyi
level of market demand
radyasyon düzeyi
radiation level
satın alıcıların hisse senetleri biriktirdiği fiyat düzeyi
accumulation area
satın alma düzeyi
purchasing level
ses düzeyi
volume Information Technology
ses düzeyi
sound level
ses perdesi düzeyi
pitch level
şimdiki maaş düzeyi
present salary level
sokak düzeyi
street level
sorumluluk düzeyi
degree of responsibility Noun
tanecik düzeyi
granularity Noun
tarife düzeyi
tariff level
teknoloji düzeyi
level of technology
tıkanmış boruyu açma düzeyi
go- devil
toplumun en aşağı düzeyi
gutter
ücret düzeyi
wage level
üniversite düzeyi
university level
üniversite öğretim kadrosundaki elemanların düzeyi
academic rank
üretim düzeyi
level of productivity
üretim düzeyi
production level
üretim düzeyi
level of production
Üst Düzey İşbirliği Konseyi
High-Level Cooperation Council Proper Name, Politics-Intl. Relations
uyarı düzeyi
warning level
vasat fiyat düzeyi
medium price range
verimlilik düzeyi
level of productivity
vs'nin en alt düzeyi
ground floor
yaklaşma düzeyi
approach surface
yardım düzeyi
level of relief
yetenek düzeyi
calibre
yoksulluk düzeyi
poverty level
yönetim düzeyi
level of management
yüksek fiyat düzeyi
high level of prices
zekâ düzeyi
a of intelligence
akademik düzey
academic standards
eğik düzey
inclined plane
en aşağı düzey
the lowest level ever
en yüksek düzey
highest level
eşit düzey
on equal footing
geçen yılki düzey
year-ago level
önceki yılki düzey
year-ago level
savaş öncesi düzey
prewar level
savaş öncesi düzey
pre-war level
sosyal düzey
social scale
üst düzey
high-end Adjective
üst düzey
high-profile Adjective
üst düzey
top level
üst düzey
senior Adjective
düzey çizgisi
contour
düzey çizgisi
contour line
düzey haritası
contour map Noun
(şirket , US) üst düzey yöneticisi
senior officer
alt düzey dil
low-level language Information Technology
bir cisim veya ışının bir düzey üzerine düşmesi
incidence
demiryolu üst düzey yöneticisi
railroad executive
devlet işletmelerinin üst düzey yöneticileri
top state people Noun
elçiler düzey inde konuşmalar yapmak
to hold talks at the level of ambassadors Verb
eşit düzey ve derecedeki mahkeme
coordinate court
halkla ilişkiler üst düzey yöneticisi
public relations executive
hükümet düzey inde
government level
sigorta şirketi üst düzey yöneticisi
underwriting executive
şirketin üst düzey yöneticileri
corporate elite Noun
şirketler için üst düzey yöneticisi arayan kişi
headhunter
üst düzey dil
high-level language Information Technology
üst düzey finans uzmanı
top financial expert
üst düzey görevli
top- ranking official
üst düzey idare memuru
company secretary
üst düzey işletme personeli
staff member
üst düzey konferans
top- level conference
üst düzey memur
top- level official
üst düzey memur
senior executive officer
üst düzey mevki
top position
üst düzey mevki
senior position
üst düzey mevki
senior executive position
üst düzey mevkii
top appointment
üst düzey mevkii
top executive job (position)
üst düzey müzakereci
top negotiator
üst düzey müzakereler
top- level negotiations Noun
üst düzey sanayici
top industrialist
üst düzey satış yetkilisi
sales executive
üst düzey şirket yöneticileri
top business executives Noun
üst düzey teşkilat
top organization
üst düzey yönetici
top management official
üst düzey yönetici
top- level executive
üst düzey yönetici
senior executive Noun, Management
üst düzey yönetici
top-ranking officer
üst düzey yönetici
top manager
üst düzey yönetici
top executive
üst düzey yönetici işi
executive work
üst düzey yönetici mevkii
top management post
üst düzey yöneticiler
managerial staff
üst düzey yöneticiler
top management Noun, Management
üst düzey yöneticiler için ikramiye sistemi
top- hat scheme
üst düzey yöneticiler toplantısı
top-level meeting
üst düzey yöneticileri için emeklilik sigorta poliçesi
top- hat policy
üst düzey yöneticilerinin özel emeklilik fonu
staff pension fund
üst düzey yöneticisi
senior staff
üst düzey yöneticisi
top- level manager
üst düzey yöneticisi
top executive
üst düzey yöneticisi sekreteri
(US) executive secretary
üst düzey yöneticisi sekreteri
executive secretary
üst düzey yönetim
top management Noun, Management
üst düzey yönetim
senior management Noun, Management
üst düzeyinse altında olduğu iki düzey üzerine yapılmış ev
bi level
yönetimin en üst düzey yöneticileri
administration's top leaders Noun
yüksek düzey konuşmalar
top level talks Noun
yüksek düzey politikası
high-level policy Noun
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bir yer veya şeyin bir başka ... geçtiği farzedilen düzlem, seviye
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.