kalemini zehire batırmak
Verb
sıcak daldırma galvanizli çelik
Noun, Iron-Steel
daldır-al: panayırlarda belirli bir ücret karşılığında torbaya el sokularak çekilen eşya piyangosu.
Noun
şans/baht/tesadüf işi, piyango.
Noun
çırılçıplak yüzme(k).
skinny-dipper = skinny dipper: çırılçıplak yüzen kimse.
ufuk çizgisinden batmak
Verb
kepçe/kova/el vb. daldırıp çıkarmak/almak.
to dip water from a well. to dip up a sample of wheat.
dal(dır)mak, bat(ır)mak, sokmak.
dip one's hand into the water. I always dip my hand into my pocket. He dipped his spoon into the pot.
to dip into the past: geçmiş hayallere dalmak.
to dip into one's purse: çok masrafa girmek.
to dip into one's savings: biriktirdiği paraları harcayıp tüketmek.
(şöyle bir) göz gezdirmek, gözden geçirmek, göz atmak.
to dip into a magazine while waiting.
bir kitaba göz atmak
Verb
eski tasarruflardan yararlanmak
Verb
(yol) birden dimdik bayır aşağı inmek
Verb
bir şeyi kepçeyle almak
Verb
otomobil farlarını kısma anahtarı.
Noun
(bir kimseye bir hususta) acı şeyler yazmak, kaleminden zehir damlamak.
pen dipped in gall: zehirli
(zehir gibi acı şeyler yazan) kalem.
kitaba bir göz atmak
Verb
bir yazarı şöyle bir gözden geçirmek
Verb