dolaylı

Turkish-English Translation

  1. circular
  2. mediate
  3. Adjective devious
  4. secondhand
  5. tortuous
  6. roundabout
  7. sinuous
  8. Adjective vicarious
  9. circuitous
  10. glancing
  11. backhanded
  12. inferential
  13. circumferential
  14. circumlocutory
  15. Information Technology indirect
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

dolaylı sorumluluk
indirect responsibility Noun, Law
dolaylı açıklama
roundabout explanation
dolaylı adres
indirect ddress Information Technology
dolaylı anlatım
indirect speech
dolaylı anlatma
innuendo
dolaylı anlatmak
to drop a hint Verb
dolaylı arbitraj
indirect arbitration
dolaylı biçimde
implicitly Adverb
dolaylı bir şekilde
implicitly Adverb
dolaylı bir şekilde
indirectly Adverb
dolaylı boykot grevi
secondary strike
dolaylı delil
second-hand evidence
dolaylı delil
second hand evidence
dolaylı delil
indirect evidence
dolaylı eğilim
squint
dolaylı fiyat kontrolü
indirect control on prices Noun, Competition Law
dolaylı giderler
intangible costs Noun
dolaylı giderler
indirect expenditure
dolaylı giderler
indirect expenses Noun
dolaylı giderler
indirect cost
dolaylı gözlem
indirect observation
dolaylı hasar
indirect damage
dolaylı hasar
remote damage
dolaylı hasar
prospective damage
dolaylı iş
indirect business
dolaylı işçilik giderleri
indirect labour cost Noun
dolaylı işçilik giderleri
indirect labor cost Noun
dolaylı ışıklama
indirect lighting
dolaylı ispat
inferential evidence
dolaylı kaçakçılık
occasional contraband
dolaylı kanıt
circumstantial evidence Noun, Law
dolaylı kayıp
consequential loss
dolaylı kiralama
leveraged lease
dolaylı kontrol
indirect control
dolaylı konuşma
reported speech
dolaylı maliyet
indirect cost
dolaylı masraf
indirect expense
dolaylı masraflar
indirect expenses Noun
dolaylı öğrenme
vicarious learning Noun, Education-Training
dolaylı olarak
indirectly Adverb
dolaylı olarak
implicitly Adverb
dolaylı olarak haber almak
to get the wind of Verb
dolaylı olarak haber almak
to get wind of Verb
dolaylı olarak işitmek
to hear through side channels Verb
dolaylı olarak ispat kuvvetini haiz delil
circumstantial evidence
dolaylı önemi olan
tangential
dolaylı sebep
remote cause
dolaylı seçim
indirect elections Noun
dolaylı sonuçlar
remote consequences Noun
dolaylı soru kâğıdı
indirect questionnaire
dolaylı soru sorma yöntemi
indirect opinion method
dolaylı söz veya hareket
indirection
dolaylı tahrik
indirect incitement Noun, Law
dolaylı talep
derived demand
dolaylı talep
indirect claim
dolaylı tanıklık
mediate testimony
dolaylı tümleç
indirect object
dolaylı üretim
indirect production
dolaylı üretim için kullanılan başka bir terim
roundabout production
dolaylı vasıtalarla
indirect means
dolaylı vasıtalarla
by indirect means
dolaylı vergi
excise
dolaylı vergi
hidden tax
dolaylı vergi
indirect tax
dolaylı vergi
indirect duty
dolaylı vergi
outlay tax
dolaylı vergi
excise duty
dolaylı vergilendirme
indirect taxation
dolaylı vergiler
outlay taxes Noun
dolaylı vergilerin dış ticarette tabi olduğu işlemler
border-tax issue
dolaylı veya doğrudan doğruya ilgili
concerned or interested
dolaylı ya da doğrudan doğruya ilgili
concerned or interested
dolaylı ya da kümülatif etki
knock on effect
dolaylı yatırım
indirect investment Noun, Civil Law
dolaylı yazılı delil
secondary documentary evidence
dolaylı yol
indirect way
dolaylı yol
by-channel
dolaylı yol
by way
dolaylı yoldan sağlamak
to wangle Verb
dolaylı zarar
consequential loss
dolaylı zararlar
consequential damages Noun, Law
dolaylı zararlar
consequentials Noun, Law
dolaylı zilyetlik
constructive bailment
dolaylı zilyetlik
indirect possession
(bir şeyi) dolaylı yoldan istemek
to angle for Verb
(dilbilgisi) dolaylı anlatım
indirect speech
(içki , sigara vb) dolaylı vergi
excise
(kambiyo senedi) dolaylı taraf
remote party
...'in dolaylı sonuçları
indirect consequences of ... Noun
amatör olduğunu iddia eden ama dolaylı olarak para alan kişi
shameteur
ancak dolaylı olarak
constructive malice
anlaşma yapmayı dolaylı reddetme
constructive refusal to deal Noun, Competition Law
başkanın dolaylı vetosu
pocket veto Noun
başkanın dolaylı vetosu
(US) pocket veto Noun
bir bilgiye dolaylı olarak sahip olmak
to have a secondhand knowledge Verb
bir fiilin dolaylı sonuçları
consequential effects of an action Noun
bir şeyi doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kontrol etmek
to control something directly or indirectly Verb
bir şeyi dolaylı yoldan sağlamak
to get something by a wangle Verb
bir vasiyetname idaresinde olduğu gibi dolaylı olarak değil
express trust
dava edilebilir dolaylı hak ihlali
private injury relative injury
doğrudan doğruya veya dolaylı olarak
directly or indirectly Adverb
doğrudan ve dolaylı maliyetler toplamı
fully-loaded cost Noun, Accounting
doğrudan veya dolaylı olarak
directly or indirectly Adverb
gizli vergi (tüketicilerin ödediği dolaylı vergi
hidden tax
gümrük ve dolaylı vergiler idaresi
board of customs and excise
haberleri dolaylı olarak duymak
to hear the news in roundabout way Verb
haberleri dolaylı olarak duymak
to hear news in a roundabout way Verb
haberleri dolaylı olarak elde etmek
to get news secondhand Verb
işin durmasından doğan dolaylı zarar sigortası
interruption insurance Noun
konuya dolaylı yaklaşmak
to beat about the bush Verb
politikacılara yapılabilecek dolaylı baskı
leverage
sonradan açılan bir dva sonucu dolaylı olarak elde etme
circuity of action
sorunu dolaylı olarak aydınlatan şey
sidelight
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Doğrudan doğruya ... bilvâsıta, endirekt
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.