drive away/off: kovmak, uzaklaştırmak, defetmek, kaçırmak.
to drive away the flies. drive the dog away.
Verb
fazla çalış(tır)mak, aşırı gayret sarfet(tir)mek.
He drives his workers very hard. He drove himself to complete the project on schedule: Projeyi vaktinde tamamlayabilmek için çok sıkı çalıştı.
Verb
sürmek.
to drive a car/a mule/a horse/a cart.
Verb
araba ile götürmek/gitmek, yol almak, mesafe katetmek.
I drove her to the station. We drove 400 km without stopping.
Verb
(makine) çalış(tır)mak, işle(t)mek, yürü(t)mek.
The wind drives the windmill. This car drives easily. The engines drive the ship.
Verb
zorlamak, icbar/tazyik etmek, mecbur etmek, sıkıştırmak, acele ettirmek, sevketmek, … etmek.
drive crazy: deli etmek.
That dog's barking drives me crazy. Hunger drove him to steal.
Verb
çok ileriye götürmek, kendi lehine çevirmek.
drive a bargain: pazarlığı kendi lehinde kabul ettirmek.
Verb
(madencilik /inşaat) (a) kuyu/tünel açmak, delmek.
to drive a well. to drive a tunnel through a mountain. (b) çakmak.
to drive a nail.
Verb
topa hızlı vurmak.
to drive a golf ball.
Verb, Sports
(av) (a) kovalamak, (b) araşttırmak.
Verb
(kütükleri) akıntıya aşağı yüzdürmek/sürükletmek.
The loggers drove the logs down the mill.
Verb
sürüklenmek.
The ship drove before the wind/ on the rocks.
Verb
şiddetle atılmak/fırlamak.
Verb
gütmek, sevk ve idare etmek, yürütmek, yedmek.
to drive a motorboat.
Verb
otomobil kullanmak/kullanmasını bilmek.
She drives well. Don't drink and drive.
Verb
şoförlük/otomobil ehliyeti almak.
You can't drive until you're 18 years old.
Verb
otomobil/araba ile gitmek.
He drives to work.
Verb
(amaca/hedefe ulaşmak için) gayret etmek, atılmak.
Verb
sürme, araba/otomobil kullanma.
Noun
araba gezintisi.
a Sunday drive.
go for a drive: araba gezintisi yapmak.
Noun
(hayvan) gütme, (nehirde kütükleri) sevketme.
Noun
sürü, (sürüklenen/sevkedilen) kütükler vb..
Noun
dürtü.
Hunger, thirst and sex are among the strongest human drives.
Noun, Psychology
hamle, atılış, şevk, hız, sıkı çalışma.
Her success was largely due to her great drive: Başarısını
geniş ölçüde sıkı çalışmaya borçludur.
Noun
yarma, yarma taarruzu.
Noun, Military
yardım toplama kampanyası, belirli bir maksat için toplu gayret/teşebbüs.
drive for funds: para
toplama kampanyası.
The city had a drive to get money for charity: Belediye, hayır işlerine para toplamak için kampanya açtı.
Noun
sıkı girişim, kuvvetli teşebbüs, enerji, inisyatif, öncecilik.
a person with great drive.
Noun
gayret ve zorlama, sürükleme, teşvik.
Noun, Commerce
(a) araba yolu, uzun sokak (cadde/sokak adı olarak kullanılır).
Riverside drive: kıyı yolu. (b)
garaj giriş yolu.
He left his car in the drive all night.
Noun
işletme/döndürme/tahrik mekanizması.
gear/chain/belt drive: dişli/zincir/kayış ile işletme/döndürme.
friction drive: sürtme ile işletme (mekanizması).
Noun, Machines
çekişli: işleyen/hareket eden.
four wheel drive: dört tekerlekle çekişli.
front wheel drive: önden çekişli.
Noun, Automobiles
topa vuruş, topun fırlayışı.
Noun, Sports
yatay veya eğik tünel/geçit.
Noun, Minerology
dürtü
Noun, Education-Training
arabayla on beş dakikalık yol
bütün tekerlekleri tahrikli
bütün tekerlekleri motris
içinde heves olmamak
Verb
tırtıllı işletme düzeni.
caterpillar track: tırtıl çarık zinciri.
caterpillar tractor:
katerpilar, paletli traktör.
caterpillar vehicle: paletli taşıt.
zincirle harekete geçirme
zincirle harekete getirme
yürürlükteki sürücü
Information Technology
ölüm dürtüsü
Noun, Psychoanalysis
diferansiyel dişli takımı
bilgisayarın manyetik diski üzerine bilgi yazan ya da disk üzerindeki bilgiyi okuyan aygıt
disk sürücü
Information Technology
iyi bir pazarlık etmek
Verb
acımasızca çıkarını savunmak
Verb
arasında uyumu bozmak
Verb
kazasız (araba) sürmek
Verb
kasdetmek, murat etmek, demek istemek, maksadı/meramı … olmak.
What is he driving at? Ne demek
istiyor?
I knew at once what he was driving at: Maksadını derhal anladım.
yürüyüş hızında araba sürmek
Verb
geri dönmek, araba ile geri gitmek/götürmek.
zorunlu olarak kaçındığı bir şeye başvurmak
Verb
haritaya bakarak araba kullanmak
Verb
çıldırtmak, delirtmek, deliye/çılgına çevirmek.
sürücü göstergesi
Information Technology
birinin farkına vardırmak
Verb
birinin kafasına sokmak
Verb
(a) zorla sokmak, (çivi vb.) çakmak, (b) zorla öğretmek/kafasına sokmak.
sürücü adı
Information Technology
çıldırtmak, delirtmek, deliye/çılgına çevirmek.
(otomobil vs ile) ayrılmak
Verb
(askerlik) geriye itmek
Verb
(a) (birisini) itmek, ileri sürmek, (b) (araba vb. ile) durmadan ilerlemek.
kendi arabasını kullanmak
Verb
kovmak, defetmek, (arabayı) sürüp çıkarmak.
to drive someone out of one's senses: bir kimseyi
zıvanadan çıkarmak, itidalini kaybettirmek.
ana yolda araba sürmek
Verb
arabayla birini ezmek
Verb
tehlikeli araba sürmek
Verb
tehlikeli araba kullanmak
Verb
birini aşırı önlemler almaya zorlamak
Verb
çakma vida: ağaca çekiçle çakılıp tornavida ile çıkarılabilen iri dişli vida.
screw nail ile ayni anlama gelir.
Noun
işletici mil, işletme mili.
Noun
birini sinirli yapmak
Verb
tahrik sistemi
Noun, Machines
insanların evden işe ve işten eve giderken otomobil kullandıkları
Noun
radyonun en çok dinlendiği dönem
aktarma organları
Noun, Transport
fiyatları yükseltmek
Verb
sarhoş halde araba sürmek
Verb
sigortasız araba kullanmak
Verb
dikkatli araba sürmek
Verb
farları açmadan araba kullanmak
Verb
ihracat teşvik kampanyası
Noun
disket sürücü
Information Technology
(oto.) sıvılı/yağlı kavrama.
gidiş-dönüş uçak yolculuğu ve gidilen yerde otomobil kullanımını içeren gezi paketi
dört tekerlekli işletici düzeni
dört tekerleği işletici düzen
dört teker çekişli.
a jeep with four-wheel(ed) drive.
sürtünmeli işletme: hareketi dişli çarklar yerine yüzey sürtünmesi ile ileten otomobil güç iletim sistemi.
önden çekişli
Adjective, Transport
önden çekişli, yalnız ön tekerlekleri motor gücü ile devinen (araç).
arabayla gezintiye çıkmak
Verb
hidrostatik tahrik
Noun, Transport
hidrostatik fan tahriki
Noun, Transport
sermaye yatırımları için propaganda kampanyası
Noun
soldan direksiyonlu
Adjective, Transport
vurmak, aşketmek, indirmek.
The boxer let drive a left to the jaw.
(beyzbol) alçak vuruş: topa alçaktan hızla gidecek şekilde yapılan vuruş.
Noun
pazarlama kampanyası
Noun
(başka makineleri işleten) elektrik motoru.
motor-driven: motorlu, motorla işleyen.
Noun
üretimi artırma çabası
Noun
kısmi dürtü
Noun, Psychoanalysis
arkadan çekişli
Transport
sağdan direksiyonlu
Adjective, Transport
satış çabası (uygulanmakta olan satış kampanyası
Noun
sürümü artırma çabası
Noun
cinsel dürtü
Noun, Psychoanalysis
vitese geçmek
Verb, Automotive
vitese geçirmek
Verb, Automotive
vitese takmak
Verb, Automotive
eşzamanlı tahrik
Noun, Transport
duraksız manyetik bant sürücü
Information Technology
geri püskürtmek
Verb, Military
sonsuz vidalı işletme düzeni.
Noun