easy!

  1. Yavaş ol! Acele etme!
kolay, zahmetsiz.
an easy job: kolay/zahmetsiz iş.
A book that is easy to read. an easy victory.

within easy reach of: kolaylıkla erişilebilir, elinin altında.
easy of access: kolay görüşülebilir, yanına yaklaşılabilir.
Adjective
âsude.
an easy mind. Adjective
rahat, sakin.
an easy life. He has retired now and leads a very easy life.
Stand easy!
ask. (yerinde) rahat! Adjective
mülâyim, yumuşak (başlı).
an easy disposition. Adjective
uysal, halim, kolay yola gelen, müşkülpesent olmayan.
I'm easy
k.d. Ben uysalım/kolay
anlaşırım.
easy to get on with: kolay geçinilir, munis, iyi huylu.
Adjective
uygun, elverişli, münasip, hafif, yerine getirilmesi kolay.
easy terms on a loan: ödeme şartları
elverişli borç.
by easy payments: küçük taksitlerle.
to buy on easy terms.
Adjective
kolayca elde edilebilen, bön, saf, çabuk kanan, aldanan.
an easy prey.
easy victim/mark:
kolayca aldatılabilen/tuzağa düşürülebilen kimse.
Susan's simple nature made her an easy victim of Sir John's intentions.
Adjective
teklifsiz, senli benli.
an easy manner. Adjective
akıcı, selis.
an easy style of writing. Adjective
bol, geniş.
an easy fit. Adjective
yavaş, ağır, acelesiz.
an easy trot. easy (ahead): yavaş ileri!
easy all! dur! (kürekçilere verilen kumanda). Adjective
(a) elde edilmesi kolay, bol, mebzul (mal), (b) ucuz faizle alınabilen (borç para), (c) durgun, yavaş,
alıcısı az, düşük (piyasa).
Cotton was easier: Pamuk piyasası düşüktü.
The market was easy: Piyasa durgundu.
Adjective, Economics
zengin, müreffeh, bol, mebzul.
in easy circumstances. Adjective
kolayca, kolaylıkla, rahatça, zahmetsizce. Adverb
eskiden haberleşmede E harfi yerine kullanılan sözcük Noun
Yavaş yavaş! Yavaş ol! Kendini yorma! Kolayına bak! İşi hafiften al! Kızma!
kolayca cevap vermek Verb
çocuk oyuncağı
(US) çocuk işi
çocuk oyuncağı kadar kolay
(Br) çok kolay
büyük masraf söz konusu olmaksızın
birine kolayca yenik düşmek Verb
rahat olmak Verb
geçinilmesi kolay olmak Verb
zihni müsterih olmak Verb
kulağa hoş gelmek Verb
geçinilmesi kolay olmak Verb
senlibenli olmak Verb
hali vakti yerinde olmak Verb
budalalık derecesinde bön olmak Verb
rahata kavuşmak, rahatlamak, rahat nefes almak.
Now that the crisis was over, he could breathe freely.
bir şeyi müsait şartlarla satın almak Verb
ödeme kolaylığı
derece derece
azar azar
kısa menzillerle, (seyahatte) azar azar yol alarak.
koltuk. Noun

wing chair. Noun
hali vakti yerinde olma
temizlenmesi kolay
haydan gelen huya gider
Haydan gelen huya gider.
gönül rahatlığı
Ağırdan al! Yavaş yavaş! Acele etme!
kolay takılan
yiyip yutması kolay
yemesi kolay
haydan gelen huya gider
uysal
(at) rahvan giden
yumuşak
gevşek
uysal çocuk
rahatlık
bol notlu hoca Noun, Education-Training
notu bol hoca Noun, Education-Training
kaygısız
gönlü rahat
oyuncak
çocuk işi
yumuşak hakim Noun, Law
serbestlik
enayi, bön, budala, kolayca aldatılabilen kimse. Noun
çok çeşitli mal bulunan piyasa
paranın bol olduğu piyasa
enayi, bön, budala, kolayca aldatılabilen kimse. Noun
kolay/zahmetsizce kazanılan para
kolay kazanılan para,
argo anafor.
(US) bankalarda likidite olması
(US) ucuz para politikası Noun
huzuruna çıkılması kolay
ulaşılması kolay
erişilmesi kolay
kolay yaklaşılabilir
sindirimi kolay
kulağa/göze hoş gelen, hoş, güzel.
yakışıklı
güzel, göz alıcı, hoş, cazip (kimse).
uygun taksitlerle ödeme
geçinilmesi kolay kişi
kolay elde edilen kâr
kolay sağlanan kâr
kolay elde edilen kâr
kolay iş
ufak tefek şey
geçimini fahişenin sağladığı kimse Noun
zenginlik, bolluk, refah.
be on easy street: varlıklı/zengin/müreffeh olmak, hali vakti yerinde
olmak.
If the book sells, next year we'll be on easy street .
Easy Street şeklinde de yazılır.
Noun
rahat konuşma
(kredi) müsait şartlar Noun
kolay şartlar Noun
uygun ödeme şartları Noun
yavaş ol
ulaşılması kolay
anlaması kolay
kullanılması kolay
soft touch.
kolay elde edilen zafer
düşük ahlâklı, kolayca elde edilebilen.
kolay bulmak Verb
(a) gevşek, müsamahakâr, (b) kaygısız, hiçbir şeye aldırış etmeyen.
(a) kayıtlardan âzâde, teklifsiz, resmiyetten uzak, samimî, endişesiz, rahat.
She leads a free and
easy sort of life and never troubles much about anything. (b) küstah, arsız, lâübali.
işin kolayına bakmak Verb
(US) bir konuya üstünkörü dokunmak Verb
birinin üstüne üstüne gitmemek Verb
güçlükle karşılaşmamak Verb
güç zaman geçirmiş olmak Verb
müsterih im
maddi olanaklara sahip
hali vakti yerinde
refah içinde
miskin
kayıtsız
sakin bir hayat sürmek Verb
müreffeh bir hayat
paşa gibi yaşamak Verb
konforlu bir hayat sürmek Verb
refah içinde yaşamak Verb
işine yakın oturmak Verb
kaygılanmamak Verb
birşeyi kolay hale getirmek Verb
birşeyi kolay kılmak Verb
birşeyi kolaylaştırmak Verb
birini kolay av olarak mimlemek Verb
yanaşık seyir halinde.
ödeme kolaylıkları Noun
müsait şartlarla
uygun şartlarla
birini hali vakti yerinde yapmak Verb
rahat etmek Verb
huzura kavuşmak Verb
rahata ermek Verb
demir taramak Verb
çözülmesi kolay ip
soluk almak için bir süre durmak Verb
işin kolayına bakmak, aldırmamak, ağırdan almak, yavaş yapmak, canını eziyete sokmamak.
Boşver.
işleri kolay yanından almak Verb
rahat bir duruş
ucuz kurtulmak, kolay kurtulmak, fazla zarara uğramamak.
kendini fazla yormamak, fazla çalışmamak.
(birisini) fazla sıkmamak/tazyik etmemek.
fazla harcamamak, idareli kullanmak, israf etmemek.
çubuğunu tüttürmek Verb
kolayına bakmak, kendini sıkıntıya sokmamak, işi yavaştan almak, kendini fazla yormamak.
keyfine bakmak, hayatta bir şeye aldırmamak/önem vermemek.
istasyonun yakınında
istasyona çok yakın
çabuk ciro sağlamak Verb