fatigue

  1. (aşırı) yorgunluk, bitkinlik.
    He was pale with fatigue after his sleepless night.
  2. meşakkat, zahmet.
  3. çaba, sây, gayret, ağır/yorucu çalışma.
  4. Physiology bedenî yıpranma: aşırı yorgunluk sonucunda organ/doku/gözelerin uyarmaya karşı duyarlıklarının ve görev
    yapma yeteneklerinin zayıflaması.
  5. Machines (madenlerde) yorulma, kağşama.
    fatigue-crack: kağşama çatlağı.
  6. fatigue duty ile ayni anlama gelir. (a) angarya, askerlik görevi dışında askerlere yaptırılan
    iş, kışla hizmeti, (b) angaryada/kışla hizmetinde çalışma. be on fatigue: angaryada çalışmak.
  7. yormak, bitap/takatsiz düşürmek.
    a very fatiguing job.
  8. (maden) yıpratmak, aşındırmak, kağşatmak.
savaş yılgınlığı: savaşan askerlerde görülen ve tehlikeli bölgelerde görev yapmalarını imkânsızlaştıran
ruh ve sinir hastalığı. shell shock
Noun
savaş yılgınlığı: savaş sıkıntılarının sebep olduğu akıl-sinir hastalığı.
savaş yılgınlığı: savaşan askerlerde görülen ve tehlikeli bölgelerde görev yapmalarını imkânsızlaştıran
ruh ve sinir hastalığı. shell shock
Noun
savaş yılgınlığı: savaş sıkıntılarının sebep olduğu akıl-sinir hastalığı.
sürücü yorgunluğu Transport
esneklik yorulumu.
aeroneurosis.
jet yorgunluğu/sersemliği: dinlenmeden büyük saat farkı olan ülkelere uçakla gidenlerin normal hayatî
fonksiyonlarında görülen aksaklık.
maden kağşaması
metal yorulması Noun, Mechanical Engineering
metal yorgunluğu Noun, Mechanical Engineering
çok çalışmaktan doğan yorgunluk
yorgunluğu mazeret göstermek Verb
helak etmek Verb
yorgunluktan doğan kaza
yorgunluk zammı
iş elbisesi, askerlerin kışla işleri yaparken giydikleri elbise.
(US) yorgunluk eğrisi
iş giysisi
fatigue ile ayni anlama gelir. (a) angarya, askerlik görevi dışında askerlere yaptırılan iş, kışla
hizmeti, (b) angaryada/kışla hizmetinde çalışma. be on fatigue: angaryada çalışmak.
(askerlik) ağır işle görevli müfreze
maddenin yorgunluk derecesi
yorgunluk testi
iş giysisi
kronik yorgunluk sendromu Noun, Medicine