radyosuyla kendini eğlendirmek
Verb
(a) aptal gözükmek, kendine aptal süsü vermek, (b) maskaralık yapmak.
Teachers don't like the boys to play fool during lessons.
(a) Nisan balığı, 1 Nisanda yapılan şaka/muziplik, (b) 1 Nisanda şakaya aldanan kimse.
zır deli ilan edilmek
Verb
akıllı/kurnaz olmak/davranmak,
k.d. faka/tongaya basmamak,
mec. (dolma) yutmamak.
He's nobody's fool: Onu aldatamazsın/faka bastıramazsın.
(a) aptal gözükmek, kendine aptal süsü vermek, (b) maskaralık yapmak.
Teachers don't like the boys to play fool during lessons.
birini budala diye adlandırmak
Verb
avare avare dolaşmak
Verb
(a) boş gezmek, vakit öldürmek, aylaklık/âvârelik yapmak, aylak aylak/avare dolaşmak,
argo havyar
kesmek.
He never does any work, he just fools about all day long. (b) eğlenmek, oyalanmak, dalga geçmek, erkek/kadın peşinde koşmak, (c) kendine aptal süsü vermek, aptal görünmek.
Stop fooling about! Aptallığı bırak! (d)
fool around with: kurcalamak, … ile oynamak.
delice sarfetmek, israf etmek, har vurup harman savurmak.
(a) kurcalamak.
He was hurt while fooling with a loaded gun. (b) … ile oynamak/eğlenmek, ciddiye almamak, önem vermemek.
aptal külâhı: eskiden okullarda tembel öğrencilere ceza olarak giydirilen sivri külâh.
geçici ve yalancı mutluluk
küçük baldıran
(Aethusa).
yalancı cennet(te yaşamak), aldatıcı/devamı mümkün olmayan mutluluk, boş emeller (beslemek).
(
him/them etc.): aptallığın ta kendisi, akılsızlığın daniskası (budur).
“ I decided to accept it.” “More fool you, I wouldn't do that, no matter how much they offer.” “Kabul etmeye karar verdim.” “Akılsızlığı bırak, ben olsam servet bağışlasalar kabul etmem.”
Deliye para dayanmaz (budala olan bütün parasını çabucak harcar).
kendi kendini aldatma.
to be a fool to oneself: kendi kendini aldatmak.
He's a fool to himself:
Kendi kendini aldatıyor (Enayiliğine doymasın).
boşuna gayret/zahmet/teşebbüs, sonuçsuz olacağı apaçık bir iş.
to go on a fool's errand: akıntıya
kürek çekmek; sonuçsuz bir işe girişmek.
bir yere boşuna gitmek
Verb
aylak ve lüks hayat yaşamak
Verb
boş emeller üzerine kurulmuş bir mutluluk içinde yaşamak
Verb
gülünç düşmek, maskara/kepaze/rezil olmak.
He made a fool of himself in front of everybody = He made himself look a fool: Elâleme rezil/kepaze oldu.
birini maskaraya çevirmek
Verb
(birini) enayi yerine koymak, budala mevkiine düşürmek, gülünç, düşürmek, rezil/maskara etmek, faka/tongaya
bastırmak, aldatmak, kafese koymak.
They published his letters to her and made a fool of him before the world. The stranger made a fool of trusting old lady and went off with a lot of her money.
budala politikacının biri
Yaşlı budalanın eşi bulunmaz.
emekleri boşa gitmek, beyhude uğraşmak.
birisine kalburla su taşıtmak, pösteki saydırmak, aptal yerine koymak.