go to!

  1. (a) deme! deme be! sahi mi? inanmam! (b) haydi!
(a) gitmek, ziyaret etmek, hazır bulunmak, katılmak, iştirak etmek.
Are you going to go to the party?
(b) (öğrenci olarak) devam etmek, gitmek.
He goes to İstanbul University. (c) (zahmete, sıkıntıya, masraf vb.) girmek, katlanmak.
go to a lot of/great trouble: büyük zahmetlere/sıkıntılara katlanmak.
go to great/considerable expense: büyük masraflara girmek/katlanmak. (d) (bir işe) girişmek, başlamak.
go to sleep: uyumak.
go to war: harbe girişmek.
(a) alıp götürülecek (yiyecek vb.).
He ordered 2 hamburgers and coffe to go. (b) daha var.
Two
pages to go: İki sayfa daha var.
sönmek Verb
yavaş gitmek Verb
iş yolculuğuna çıkmak Verb
yaylanmak Verb
finale kalmak Verb
tıkırında gitmek Verb
aksi gitmek Verb
modada, rağbette.
serbest bırakmak Verb
gitmek mezlik etme
borca girmek istememek Verb
hapishaneye gönderilme hükmü giymek Verb
düzelmek Verb
kötüleştirmek Verb
cehennemi boylamak Verb
Bir yolunu bulup oraya git.
ayrıntılara girmekten çekinmek Verb
eve gitmek üzere izin almak Verb
plana göre hareket etmek Verb
plana göre hareket etmek Verb
bir konuya geri dönmek Verb
Ingiltere'ye izinle dönmek Verb
eski alışkanlıklarına dönmek Verb
konuya dönmek Verb
keşide edene rücu etmek Verb
son derse geri dönmek Verb
işine dönmek Verb
kontra gitmek Verb
avam halkın oyunu araştırmak Verb
(Br) sayfiyeye gitmek Verb
istikbale çıkmak Verb
gittikçe kötüye gitmek Verb
gittikçe kötüye gitmek Verb
bir aşırı uçtan ötekine geçmek Verb
yakınına gitmek Verb
programa göre cereyan etmek Verb
deniz kenarına bir gezintiye gitmek Verb
hacca gitmek Verb
yüksek eğitime devam etmek Verb
tahtaya kalkmak Verb
düşman tarafına geçmek Verb
karşı tarafa geçmek Verb
meyhaneye gitmek Verb
ciddi işe koyulmak Verb
işe ciddi sarılmak Verb
teşrif etmek Verb
ölmek, rahmete kavuşmak, vefat etmek, ahirete göçmek.
gone to glory: ölmüş, müteveffa, rahmete kavuşmuş.
baloya gitmek Verb
eziyet çekmek Verb
eşik aşındırmak Verb
hakem kuruluna başvurmak Verb
birine kefil olmak Verb
karşı gelmek, aleyhinde çalışmak, muhalefet etmek.
(a) yatmak, (b)
bas. baskıya gitmek, (c) cinsî münasebette bulunmak, beraber yatmak.
hayır işlerine gitmek Verb
üniversite öğrencisi olmak Verb
kanuni yollara başvurmak Verb
(a) (tilki vb.) inine girmek, (b) saklanmak, kayıplara karışmak, sırra kadem basmak.
masraflara girişmek Verb
genel seçime gitmek Verb
(a) otlamak, otlamaya gitmek, (b) istirahate çekilmek.
büyük masraflar yapmak Verb
büyük masraflar yapmak Verb
bir şey yapmak için büyük masrafa girişmek Verb
(av) deliğine kaçmak.
(tilki, cani vb.) saklanmak, gizlenmek.
cennete gitmek Verb
hakkın rahmetine kavuşmak Verb
cehenneme gitmek, mahvolmak.
Go to hell! Cehennem ol! Allah kahretsin/canını alsın!
cehennem ol, çek arabanı, defol, canın cehenneme, cehenneme kadar yolun var.
Shut up telling me what
to do, (you can) go to hell!: Başımda dırdır edip durma, defol buradan!
derhal/azimle başlamak, girişmek, mübaşeret etmek.
cehenneme git
mahkemeye başvurmak.
hukuka başvurmak Verb, Law
birine dava açmak Verb
birine dava açmak Verb
aleyhinde dava açmak Verb
birisinin aleyhine dava açmak.
karşılamak Verb
Hakkın rahmetine kavuşmak Verb
karşı çıkmak Verb
başını döndürmek, kafasını tutmak.
(a) (içki vb.) başına vurmak, başını döndürmek, şaşırtmak, sarhoş etmek.
The brandy went to his head.
(b) kibirlenmek, burnu büyümek, kibirli/azametli/mağrur yapmak.
The applause of the crowd went to his head.
ölmek, rahmeti rahmana kavuşmak.
(a) parçalanmak, (b) manen/maddeten düşmek, (c) sıhhati bozulmak, ayılıp bayılmak.
(a) parçalanmak, dağılmak.
Another ship had gone to pieces on the rocks. (b) itidalini kaybetmek,
kendini tutamamak, hislerine/iradesine hâkim olamamak, sinirleri bozulmak, (c) manen çökmek, çöküntüye uğramak.
When his business failed, he went completely to pieces.
turist gibi gezip dolaşmak Verb
harap olmak, bozulmak, yıkılmak, mahvolmak, iflâs etmek.
(kitap, gazete vb.) basılmak, baskıya verilmek.
basılmak, baskıya/matbaaya verilmek.
hapishaneyi boylamak Verb
hapishaneye gitmek Verb
hırsızlıktan içeri girmek Verb
protestoya başvurmak Verb
yıkılmak Verb
birinin yardımına koşmak Verb
birinin cenazesine gitmek Verb
okula gitmek Verb
ıskartaya çıkmak Verb
(a) denizci olmak, (b) denize çıkmak.
(a) denizci olmak, (b) deniz yolculuğuna çıkmak.
tohuma kaçmak Verb
(a) uyumak, uykuya dalmak, (b) (kol, bacak vb.) karıncalanmak, uyuşmak.
My foot has gone to sleep: Ayağım uyuştu.
stool ile ayni anlama gelir. dışkı defetmek, defi hacet etmek, büyük abdest yapmak.
...'in yardımına koşmak Verb
kötü yola sapmak, baştan çıkmak, ahlâkı bozulmak.
He's gone bad since he got rich: Zenginleşince ahlâkı bozuldu.
çürümek Verb
(Br) avukat olmak Verb
batmak Verb
seçime gitmek: başbakan ve kabineye güvensizlik oyu veren parlamentoyu feshederek seçim kararı almak.
kendi seçim bölgesinin oyuna başvurmak.
cehennem ol
Cehennem ol! Canın cehenneme! Yıkıl karşımdan, defol!
He has gone to the devil: Şeytana uydu/sefahate vurup mahvoldu.
mahvolmak, bozulmak, kötü yola/sefalete düşmek.
berbat olmak, düşmek, alçalmak, mahvolmak.
aşırıya kaçmak Verb
sinemaya gitmek Verb
ileriye geçmek Verb
cepheye gitmek Verb
ne oldum delisi olmak Verb
avukat olmak Verb
sinemaya gitmek Verb
büroya gitmek Verb
kamuoyuna başvurmak, (siyasî) referandum yapmak.
(Br) sinemaya gitmek Verb
tiyatroya gitmek Verb
oylamak Verb
oy vermeye gitmek Verb
postaneye gitmek Verb
darağacına gitmek Verb
abdest bozmak Verb
dışarı çıkmak Verb
altta kalmak, iflâs etmek.
(a) yenilmek, bozguna uğramak, ezilmek, altta kalmak, teslim olmak, (b) iflâs etmek.
savaşa gitmek Verb
bir işi tam yapmak Verb
sonuna kadar gitmek Verb
yanlış kapı çalmak Verb
(a) şehre inmek, (b) büyük bir enerji ile hareket etmek.
(a) şehre inmek, (b)
argo harıl harıl çalışmak, plânlı ve verimli çalışmak, (c) çok başarılı olmak.
kendini tamamen bir şeye hasretmek Verb
bir şey üzerinde ayrıntılı haber vermek Verb
bir şeyi kayıtsız şartsız yapmak Verb
savaş açmak, harp ilân etmek.
USA decided to go to war against Japan.
... ile savaşa girmek Verb
ziyan/heder olmak, boşa gitmek, çöpe atılmak.
işe otel odasından gidip gelmek Verb
ortadan kalkmak Verb
batmak Verb
yıkılmak Verb
Oxford Üniversitesi'ne gitmek Verb
hatiplik kürsüsüne çıkmak Verb
(Br) üniversiteye girmek Verb
(Br) Londra'ya gitmek Verb
tıpış tıpış gitmek Verb
zıt gitmek, aykırı düşmek, uymamak.
Sorry, but your ideas go/run counter to accepted theories.
(a) tohuma kaçmak, (b) kuvvetten düşmek, zayıflamak, güçsüzleşmek, bunamak.
oldukça fazla sık dışarı çıkmak Verb
Tuvaletim var. Sentence, Idioms
Tuvaletim geldi. Sentence, Idioms
Çişim geldi. Sentence, Idioms
Çişim var. Sentence, Idioms
Tuvalete gitmem lazım. Sentence, Idioms
(US) kudurmuş gibi etrafa saldırmak Verb
dışarı çıkma müsaadesi Noun
yolculuk etme serbestisi
yolculuk etme serbestliği
eğlenmeye gitmek Verb
hâsılat yerel hayır derneklerine gidecektir
başlamak için canatan.
etrafında dolaşmak.
…'e devam etmek, sürdürmek, uygulamaya geçmek.
to go ahead with a plan.
cinsel münasebette bulunmak.
fazlasıyla düşkün olmak, aşırı ilgi göstermek, … için deli olmak.
She goes ape over Jo: O (kız)
Jo'ya aşırı ilgi gösteriyor (Jo için deli oluyor).
dümeni kırmak (argo) Verb
sivil yönetime dönüş
sivil yönetime dönüş
topu atmak (argo) Verb
kuş yuvalarını aramak.
işi ağırdan almak, kendini sıkmadan çalışmak.
kendini fazla yormamak, fazla çalışmamak.
(birisini) fazla sıkmamak/tazyik etmemek.
fazla harcamamak, idareli kullanmak, israf etmemek.
çıkıp hava almak, hava almak için gezinmek.
ifrit kesilmek Verb
akın/baskın yapmak.
The officer sent a few of his men on a foray, they brought back several prisoners for questioning.
(satış temsilcisinin) iş yolculuğuna çıkması
hakeme başvurmak.
Board of arbitration: Hakem kurulu.
arbitration bond: hakem teminatı,
her iki tarafın hakem kararını tanıyacaklarına dair verdikleri teminat.
arbitration of exchange: kur farkından yararlanmak için aynı dövizi birkaç borsada aynı anda alıp satma.
yardımına koşmak, savunmak, korumak.
to go to bat for a friend: bir arkadaşın yardımına koşmak.
mola etmek Verb, Maritime Traffic
Süper!
İşte bu!
Tebrikler!
Helal!
Bravo!
Yürü be!