goat

  1. Noun, Zoology keçi
  2. Noun, Zoology keçi, teke
    (Copra hircus).
    billy/he goat: teke, erkeç.
    nanny goat: dişi keçi. İlgili
    sıfat:
    hircine, capris.
    Syrian goat: küpeli keçi.
    wild goat: dağkeçisi, yabani keçi.
  3. Noun, Astronomy oğlak burcu.
  4. Noun ahmak, enayi, budala, avanak, başkalarının cezasını/sorumluluğunu yüklenen kimse, şamar oğlanı.
    act/play
    the goat: enayilik etmek, budalaca davranmak.
kızdırmak, sinirlendirmek.
The boy's laziness all summer got his father's goat: Oğlanın bütün
yaz tembellik yapması babasını kızdırdı.
sinirlendirmek, can(ını) sıkmak, kızdırmak.
People who come late to work get my goat.
küçükbaş
Angora ile ayni anlama gelir. Ankara keçisi.
yaban keçisi
teke, ergeç, erkek keçi. nanny goat Noun
birini sinirlendirmek Verb
Keşmir keçisi, Keşmir yünü veren keçi.
Maltız keçisi.
dağ keçisi
(Oreamnos montanus).
nanny ile ayni anlama gelir. dişi keçi.
moruk, gençlerin sevmediği/gençlere kötü davranan ihtiyar adam. Noun
çapkın ihtiyar, şehvet düşkünü yaşlı adam. Noun
enayilik etmek Verb
budalaca davranmak Verb
(US) gizli bir derneğe yazılmak Verb
Kayalık Dağ keçisi
(Oreamnos americanus). Noun
keçi antilop
(Naemorhedus): keçiye benzer bir tür antilop. Noun
dağ keçisi
(Rupicaprini). Noun
keçiotu
(Galega officinalis): Avrasyada yetişen kalımlı, soğuğa dayanıklı bir ot. Noun
keçi bezelyesi
(Tephrosia virginiana): Amerikada yetişen bezelye familyasına mensup sarı-mor çiçekli bir ot. Noun
(a) saldırmak, hücum etmek, üstüne atılmak.
Our dog went at the postman. The boys went at the dinner
as if they were starving. (b) gayretle/hevesle başlamak, devam etmek.
The students are really going at their studies. (c) (ucuz fiyata) satılmak/gitmek.
There were good coats going at $30.