narrow

  1. dar, ensiz.
    a narrow street. The gate is too narrow for a car, we'll have to walk through.
  2. sınırlı, mahdut, az sayıda, dar.
    The secret is known only to a narrow group of people: Sırrı ancak
    az sayıda kimse biliyor .
    In the narrow meaning of the word: Kelimenin dar manasiyle.
  3. yetersiz, az, kısıtlı.
    narrow resources: yetersiz kaynaklar.
    narrow cicumstances: fakirlik.
  4. pek az farkla, kıtı kıtına, az.
    a narrow escape: dar/ucuz kurtulma.
    to win by a narrow majority:
    az bir farkla (çoğunluğu) kazanmak.
  5. sıkı, dikkatli, (araştırma/soruşturma vb.).
    a narrow inspection: sıkı bir muayene.
  6. cimri, hasis, tamahkâr, eli sıkı.
  7. Phonetics gergin (sesli):
    beet/boot sözcüklerindeki
    ee/oo sesi gibi dil gerilerek söylenen. (bkz: lax ).
  8. (hayvan yemi) proteince zengin.
  9. dar parça/yer/kısım, dar vadi/geçit/yol, yolun/vadinin/yarımadanın daralan kısmı.
  10. daral(t)mak, kıs(ıl)mak.
    The river narrows at this point. In the bright sunlight she had to narrow her eyes.

  11. narrow down: sınırlan(dır)mak, kısıtla(n)mak, kapsamını daraltmak, inhisar ettirmek.
    Let's
    narrow down what we mean by“ justice”. to narrow down a contest to 3 competitors.
  12. bağnazlaştırmak, mutaassıplaştırmak, dar fikirli/görüşlü yapmak.
Dar şeritlerin soğuk haddelenmesi (NACE kodu: 24.32) Noun, Trades-Professions
dar görüşlülük Noun
avuç içi kadar
darlaşmak Verb
daralmak Verb
daraltmak Verb
darlaştırmak Verb
namuslu, faziletli, dürüst bir yol.
After his release from the prison he followed the straight and narrow.
dar dalgalanma sınırı
kanal mavnası Noun
dar dost çevresi
kısıtlı imkânlar Noun
dar geçit
ufak servet
dar hat
(demiryolu) dar hat, ray aralığı 1.435 m'den az olan demiryolu, dekovil. Noun
dar hatta işleyen tren. Noun
dar hatlı.
tuhafiye
hırdavat
aktariye
sırma
kılaptan işleri Noun
inceden inceye yapılan araştırma
dar sınır
çoğunluğu zar zor ele geçirme
çoğunluğu zar zor ele geçirmek Verb
az bir farkla elde edilen çoğunluk
az kâr
az kazanç payı
dar piyasa
az sayıda kıymetli kâğıdın ticaretinin yapıldığı durgun piyasa
çok az işlem yapılan durgun piyasa
bir menkul kıymete ilişkin pazarın küçük olması veya söz konusu menkul kıymetten pazarda çok az sayıda olması
belirli bir senet türü ile ilgili olarak arzın düşük olduğu pazar
kıt geçim kaynağı
cendere
dar geçit
kısık
dar geçit
az kâr payı
kısıtlı seçim olanağı
sınırlı satış bölgesi
satışın az olduğu bölge
inceden inceye yapılan araştırma
boğazlar Noun
dar anlam
dar kıyı Noun, Zoning Law
dar yer
ucuz kurtulma
paçayı zor kurtarma
tehlikeyi güç bela atlatma
paçayı kurtarma
dar geçit Noun, Geography
darboğaz Noun, Geography
dar cadde
(a) kıl payı kurtuluş, (b) sinekkaydı tıraş.
geniş/dar/normal hatlı demiryolu.
kıl payı ölümden kurtulmak Verb
ölümden kıl payı kurtulmak Verb
paçasını zor kurtarmak Verb
dar bir pazarı olmak Verb
mali durumu iyi olmamak Verb
mali güçlükler içinde
dar durumda olmak Verb
(borsadaki kurlar) ufak iniş çıkışlar göstermek Verb
birinin yetkilerini büyük çapta kısıtlamak Verb
seçimi ufak bir farkla kazanmak Verb
bir seçimi ufak bir farkla kazanmak Verb
az bir farkla seçimi kazanmak Verb
dar sınırlar içinde
darsınırlar içinde