büyük.
The grand Fleet: Büyük Donanma (1914-18 Savaşında İngiliz ana filosu).
şahane, saltanatlı, debdebeli.
a grand celebration.
muazzam, azametli, heybetli, gösterişli, tantanalı.
in grand style: gösterişli, tantanalı, son
modaya göre.
Writing in the grand style.
They are rather grand people: Pek tantanalı ve azametli kimselerdir.
görkemli, muhteşem, haşmetli.
kibar, asil, soylu.
a grand old man.
He's a grand fellow: Asil/soylu kişidir.
ulu, yüce, çok yüksek.
grand mountains. a grand potentate.
baş, başlıca, ana.
grand example. grand staircase.
en önemli/mühim.
grand personages.
tam, tamam, noksansız, geniş, şümullü, genel, umumî.
the grand total: genel toplam, umumî yekûn.
mağrur, kibirli, büyüklük taslayan.
a man of grand gestures and pretentious statements. The King's court was full of nobles and grand ladies.
fevkalâde, enfes, âlâ, mükemmel, çok güzel.
There's a grand view of the mountains. A grand time. grand mountain scenery.
büyük topluluk için yazılmış.
a grand fugue.
Music
kuyruklu konser piyanosu
Noun
AİHM Büyük Daire
Proper Name, Organizations
(Fr) önde gelen bir modaevi
Kapalıçarşı
Noun, Tourism
Kapalı Çarşı
Noun, Tourism
(Br) seferde bulunan bir geminin mülkiyetini devreden belge
63 yaş, ömrün 63'üncü yılı.
Noun
Ku Klux klanında yüksek rütbeli memur.
Noun
grandüşes: (a) büyük dükün eşi, (b) büyük dükalığı yöneten kadın.
Noun
Çarın kızı veya kız torunu.
Noun
büyük dükalık (ülke).
Noun
Moscow ile ayni anlama gelir. Muscovy (1).
Muscovy ile ayni anlama gelir. Moskova Presnliği (1271'de Moskova ve çevresinde kurulmuştu).
(eski Rusyada) Çarın oğlu/torunu.
Noun
(Fr) Fransız yarı askeri teknik kolej
Danıştay Genel Kurulu
Proper Name, Organizations
Yargıtay Genel Kurulu
Proper Name, Organizations
hissî ve korkunç kısa dram.
Noun
engizisyon mahkemesi başkanı.
Noun
soruşturma kurulu: 12-33 kişiden oluşan büyük jüri.
Noun
Tibette dinî ve siyasî şef.
Noun
büyük hırsızlık. petty larceny
Noun
(Farmason vb.) yönetim kurulu.
Noun
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası
Proper Name, Organizations
bir nevi sar'a: ânî baygınlık, adalî spazm ve ağız köpürmesi şeklinde belirir. petit mal
Noun
tonik-klonik nöbet
Noun, Medicine
grand mal nöbet
Noun, Medicine
resmî balo açış töreni(nde davetlilerin salonda yaptıkları yürüyüş).
Noun
dünya satranç şampiyonu.
Noun
askerî şövalye örgütü başkanı.
Noun
kibarlar âlemi, yüksek tabaka/sosyete.
Noun
(eskiden) Kudüste müslümanların yetkili önderi.
Noun
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Proper Name, Organizations
muhterem üstat: sanatta, politikada vb. uzun süre emeği geçmiş, kendi alanında çok iyi tanınan ve sayılan yaşlı adam.
Noun
acıklı opera: konusu acıklı, sonu kötü biten opera türü, müzikli dram.
Noun
büyük/baş ödül, büyük ikramiye.
Noun
(milletlerarası) büyük otomobil yarışı.
Noun
bir elde hepsini kazanma. little slam.
Noun
bir sezonda bütün şampiyonlukları kazanma.
Noun, Sports
birine birşey bahşetmek
Verb
birine birşey vermek
Verb
(eskiden zengin İngiliz ve Amerikalı çocukların öğrenimlerinin tamamlayıcısı sayılan) büyük Avrupa gezisi,
Avrupanın başlıca şehirlerini kapsayan gezi.
Noun
paraları har vurup harman savurarak yaşamak
Verb
salon piyanosu, misafir odasına konulan kuyruklu piyanodan küçük piyano.
Büyük Daireye gönderme
Noun, Law
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
Proper Name, Politics-Intl. Relations
eski usul davranış davranma
türkiye büyük millet meclisi