grip

  1. (sımsıkı) kavrama(k), tutma(k), yakalama(k).
    get/take a good grip of/on sth: bir şeyi sımsıkı
    tutmak/kavramak.
    He took a grip on the tooth and pulled it out. She gripped my hand in fear. He gripped the nail and pulled it out.
  2. tutma/kavrama kuvveti.
  3. kontrol, hâkimiyet, hüküm, tahakküm.
    He kept a firm grip on his children. Don't get into the grip
    of moneylenders. Keep a grip on yourself (=Don't act hastily).
    Lose one's grip on affairs: işlerin yakasını/ipin ucunu bırakmak, işi oluruna terketmek.
  4. el çantası.
  5. anlama, (zihnen) kavrama, anlayış, kavrayış, idrak.
    have/get a good grip of the situation/subject:
    durumu/konuyu iyice kavramak.
    to have a good grip on a problem: bir sorunu iyice anlamak.
  6. el sıkma.
    Members of the club use the secret grip.
  7. pençe, el, maşa, bir şeyi tutan/kavrayan şey.
    a hair grip: saç maşası.
  8. tutak, tutamaç, tutamak, kabza, kulp, sap, bir şeyin tutulacak yeri.
  9. sancı, ânî/şiddetli ağrı.
  10. (bkz: grippe ).
  11. sahne görevlisi.
  12. (ilgi(sini)/dikkatini çekmek, zihinde yer etmek, etkilemek, tesir etmek, sarmak.
    The story gripped
    the reader: Hikâye, okuyucuyu sardı.
    to grip the mind: zihinde yer etmek.
    The picture gripped my imagination: Resim, muhayyilemde yer etti.
  13. manàsını anlamak/kavramak.
  14. kenetlemek, kavrama/kenet vb. ile tutturmak/bağlamak.
kendi partisini avucunun içine almak Verb
dinleyicilerini etkisi altına almak Verb
kesenin ucunu sıkmak Verb
birini gırtlaktan yakalayarak boğmaya çalışma
tırnak
boru anahtarı (lokma anahtarı , somun anahtarı)
makinalı tüfek kabzası.
fren kolu
el fren kolu
(US) tramvay
maşa
bir sahne oyuncusunun seyirciyi büyülemesi
piyasaya hâkim olmak Verb
çarkların birbirine geçmesi
konjonktüre hâkim olmak Verb
pens pense
kontrol altına almak Verb
kontrolü altına almak Verb
konuyu iyice kavramak Verb
durumu iyice kavramak Verb
ekonominin dizginlerini elinde bulundurmak Verb
ekonomiyi kontrol altına almak Verb
kötülüğün pençesinde
birini serbest bırakmak Verb
birini bırakmak Verb
kendine hâkim olmak Verb
birine söz geçirmek Verb
birini etkilemek Verb
  1. Noun flu
  2. Noun influenza
swine flu Noun, Medicine
influenza-like symptoms Noun, Medicine
influenza virus Noun, Virology
bird flu Noun, Medicine
avian influenza Noun, Medicine
bird influenza Noun, Medicine
avian flu Noun, Medicine
seasonal influenza Noun, Medicine
influenza vaccine Noun, Medicine
flu shot Noun, Medicine
influenza-like infection Noun, Medicine
flu epidemic
flu outbreak Noun, Medicine
influenza epidemic
influenza epidemic Noun, Medicine
flu bug
five cases of influenza Noun
there's a good deal of influenza about at present

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Kışın salgın hâlini alabilen, şiddetli nezle, ... hastalık, paçavra hastalığı, enflüanza