hâle

English Turkish Phrases

hale
sağlam, sağlıklı, sıhhatli, dayanıklı, dinç, zinde, güçlü kuvvetli.
a hale and hearty old man. Adjective
hale
kusursuz, arızasız, sağlam. Adjective
hale
sürüklemek, zorla götürmek/sevketmek. Transitive Verb
hale and hearty
çok sağlıklı
hale and hearty
turp gibi
hale into court
mahkemeye götürmek Verb, Law
hale off t0 prison
hapse göndermek Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. circle
  2. gloria
  3. zodiac
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(bir şeyi) daha çekici hale getirmek
to glamorize Verb
(saç) dalgalı hale getirmek
to crimp Verb
(satranç) şahı kımıldanamaz hale koymak
to stalemate Verb
...'i ... ile uyumlu hale getirmek
to align ... with ... Verb
...'i ...'e uygun hale getirmek
to align ... with ... Verb
...'i şüpheli hale getirmek
to cast doubt on ... Verb
aktif hale getirme
activation Noun
anayasaya uygun hale getirmek
to constitutionalize Verb, Law
anlaşılır hale getirme
simplification Noun
ayrıntılı hale getirmek
to elaborate Verb
bayındır hale getirmek
to populate Verb
bedelin yetersiz hale gelmesi
failure of consideration Noun, Contract Law
belirgin hale getirmek
to frame Verb
benzer hale getirmek
to assimilate to Verb
berbat hale düşmek
to be on the beach Verb
bilgileri sayısal hale getirmek
to digitize Verb
bir gemiyi kumandadan âciz hale getirmek
to disable a ship Verb
bir kaydı yürütmeye hazır hale getirmek
to cue something up Verb
bir konuşmayı duyulmaz hale getirmek
to fade out a conversation Verb
bir şeyi bir şeyle uyumlu hale getirmek
to bring something into consonance with sth Verb
bir şeyi yenilir yutulur hale getirmek
to sugar the pill Verb
biri için tamamıyla kullanılmaz hale gelmek
to be a dead loss to sb Verb
birini bir hale koymak
to reduce someone to something Verb
birini bir hale sokmak
to reduce someone to something Verb
birini birşey için uygun hale getirmek
to fit someone for something Verb
birşeye düşkün hale gelmek
to fall on something Verb
birşeyi anlaşılır hale getirmek
to put across something Verb
birşeyi daha az etkili hale getirmek
to let something down Verb
birşeyi daha dikkat çekici hale getirmek
to add to something Verb
birşeyi daha iyi hale getirmek
to improve on something Verb
birşeyi daha iyi hale getirmek
to improve upon something Verb
birşeyi dikkat çekici hale getirmek
to bring out something Verb
birşeyi düzenli hale getirmek
to smooth out something Verb
birşeyi düzgün hale getirmek
to smooth out something Verb
birşeyi eşit hale getirmek
to smooth out something Verb
birşeyi görünür hale getirmek
to bring out something Verb
birşeyi imkânsız hale getirmek
to render something impossible Verb
birşeyi kolay hale getirmek
to make something easy Verb
birşeyi pürüzsüz hale getirmek
to smooth out something Verb
birşeyi tartışmalı hale getirmek
to call something into question Verb
birşeyi yapar hale gelmek
to come to do something Verb
birşeyi yazılı hale getirmek
to commit something to paper Verb
birşeyi zor hale getirmek
to make something difficult Verb
bombayı etkisiz hale getirmek
to defuse a bomb Verb
bu hale gelmek
to come to this Verb
çalışmaz hale gelmek
to give out Verb
çekilmez hale gelmek
to become impracticable Verb, Law
çeşitli hale getirme
diversification Noun
daha etkin hale getirmek
to streamline Verb
daha verimli hale getirmek
to streamline Verb
daimi hale getirme
perpetuation
dengeli hale gelmek
to even out Verb
detaylı hale getirmek
to elaborate Verb
dikkat çekici hale getirmek
to signalize Verb
doğru hale koymak
to rectify Verb
durgun hale getirmek
to bring to a standstill Verb
duyarlı hale getirmek
to sensitize Verb
düz hale getirmek
to even out something Verb
düzgün hale getirmek
to smooth Verb
düzgün hale getirmek
to right Verb
eğimli hale getirmek
to chamfer Verb
eğlenceli hale gelmek
to warm up Verb
enternasyonal hale koyma
internationalization
eşit hale gelmek
to even out Verb
eşit hale getirme
equation Noun
eşit hale getirmek
to even out something Verb
eşit hale getirmek
to even up something Verb
eşit hale getirmek
to even Verb
eski hale gelme
rehabilitation
eski hale getirme
restitution in integrum
eski hale getirme
restitution in kind Noun, Civil Law
etkisiz hale getirilen
neutralized Adjective, Military
etkisiz hale getirilmek
to be put out of action Verb, Military
etkisiz hale getirilmiş
overpowered
etkisiz hale getirmek
to put something out of action Verb, Military
etkisiz hale getirmek
to paralyse Verb
etkisiz hale getirmek (öldürmek)
to liquidate Verb
fatura, makbuz, dekont gibi evrakların toplanması, düzenlenmesi, muhasebeye hazır hale getirilmesi ve dosyalanması
pre-accounting Noun, Accounting
fonun sabit hale getirilmesi
immobilization of funds
geçersiz hale gelmek
to become invalid Verb
geçmez hale gelmiş
to have expired
güncel hale getirmek
to update Verb
günlük hayatında elzem hale gelmek
to become vital in one's daily life Verb
hale
nimbus
hale
halo (round the moon) Noun
hale
corona
hale
halo
hale
glory
hale
circle
hale
gloriole
hale etkisi
halo effect
hale getirmek
to render Verb
hale yola koymak
to put something in order Verb
hareketsiz hale getirme
immobilization
hareketsiz hale getirmek
to immobilize Verb
hastalığı umumi bir hale koymak
to generalize Verb
iktidarsız bir hale getirmek
to disable Verb
ilginç hale gelmek
to warm up Verb
işe yaramaz hale gelmek
to wear out Verb
ışığa duyarlı hale getirmek
to photosensitize Verb
işlemez hale gelmek
to be hamstrung Verb
işlemez hale gelmek
to be put out of action Verb, Military
işlemez hale gelmek
to fall apart Verb
işlemez hale gelmiş
decrepit
işlemez hale getirilmiş kredi
frozen credit
işlemez hale getirmek
to put something out of action Verb, Military
işlerini hale yola koymak
to put one's affairs in order Verb
isteğe uygun hale getirme
customization Noun
itibarlı hale gelmek
to gain a reputation Verb
ivazın yetersiz hale gelmesi
failure of consideration Noun, Contract Law
kararlı hale gelmek
to even out Verb
kârın azami hale getirilmesi
maximization of profit
karışık hale getirme
complication Noun
karmaşık hale getirmek
to complicate Verb
kelime ekleyerek daha açık hale getirme
epexegesis Noun, Language-Literature
kelime ekleyerek daha açık hale getirme
eisegesis Noun, Language-Literature
kişiye özel hale getirme
customization Noun
kolay satılabilir hale getirmek
to readily marketable stables Verb
konuşamaz hale gelmek
to take one'breath away Verb
kronik hale gelmiş
chronic Adjective
kullanılmaz hale gelme
obsolescence
kullanılmaz hale gelme
lapse
kullanılmaz hale gelme yüzünden doğan zarar
damage through loss of use
kullanılmaz hale gelme yüzünden uğranılan zarar
damage through loss of use
kullanılmaz hale gelmek
to become a dead letter Verb
kullanılmaz hale gelmek
to fall into disuse Verb
kullanılmaz hale gelmek
to fall into desuetude Verb
kullanılmaz hale gelmiş
supperannuated
kumaşı su geçirmez hale getirmek
to rubberize Verb
kusursuz hale getirme
perfection Noun
metruk hale gelmek
to fall into disuse Verb
modern hale getirmek
to update Verb
muhtaç hale getirmek
to reduce to distress Verb
mükemmel hale getirme
perfection Noun
muktedir hale koymak
to capacitate Verb
ne yapacağını bilemez hale getirmek
to numb Verb
olağan hale gelmek
to have become the usual thing Verb
oluklu hale gelme ya da getirme
corrugation
oluklu hale getirmek
to corrugate Verb
önemli hale gelmek
to increase in importance Verb
önemsiz hale getirmek
to moot Verb
polis tarafından etkisiz hale getirilmiş
overpowered by the police
pratikte kullanılmaz hale gelen
break up value
pürüzsüz hale getirmek
to smooth Verb
pürüzsüz hale getirmek
to grind Verb
rafine hale getirmek
to refine Verb
rastgele hale getirme
hashing
rastgele hale getirmek
to randomize Verb
romantik hale getirmek
to romanticize Verb
sabit hale getirilmiş para
immobilized money
saf hale getirmek
to refine Verb
saygın hale gelmek
to gain a reputation Verb
sermayenin akışkan hale getirilmesi
mobilization of funds Noun
sermayeyi sabit hale getirmek
to immobilize capital Verb
şevksiz hale gelmek
to languish Verb
sıhhi hale getirmek
to sanitize Verb
sıkıcı hale gelmek
to wear thin Verb
sistematik hale koymak
to systematize Verb
sistemli hale koyan kimse
systematizer
sistemli sistematik hale koyan kişi
systematizer
tanınmaz hale getirmek
to knock into a cocked Verb
tanınmaz hale sokmak
to unrecognizable to render Verb
tarıma elverişli hale getirilmemiş
unreclaimed
tarıma elverişli hale getirme
reclamation Noun
Taş ve mermerin kesilmesi, şekil verilmesi ve kullanılabilir hale getirilmesi (NACE kodu: 23.7)
Cutting, shaping and finishing of stone (NACE code: C23.7) Noun, Trades-Professions
temiz ve taze hale koymak
to smarten Verb
toprağı işlenecek hale getirmek
to open undeveloped land Verb
toprağı işlenecek hale getirmek
to reclaim land Verb
toprağı işlenecek hale getirmek
to lay land out in a community Verb
ücret ve fiyatların sabit hale gelmesi
wage and prices standstill
uygun hale getirmek
to equip Verb
uyumlu hale getirilmiş vergi
harmonized tax
uyumlu hale getirmek
to adjust Verb
yararlanılacak hale getirilmiş arazi
developed tract of land
yazılı hale getirmek
to put into writing Verb
yeniden işleyip kullanışlı hale getirmek
to recycle Verb
yeniden su geçirmez hale getirmek
to reproof Verb
yeniden yararlanılabilir hale koyulan çöp
recyclable refuse
yönetim ve evrak işlerini modern ve rasyonel hale getirmek
to streamline administration and paperwork Verb
zararsız hale getirmek
to disarm Verb
zararsız hale getirmek
to overpower Verb
zevk ve heyecandan çılgın hale gelme
transport
zorunlu hale getirmek
to compel Verb
zorunlu hale getirmek
to force Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

hale
Annenin kız kardeşi, teyze
hale
Ayın, bâzan da güneşin etrâfında görülen ... ışık, ay ağılı, ayla