haline

Turkish-English Translation

  1. into
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

mesele haline getirmek
make a big deal out of something Verb
sorun haline getirmek
make a big deal out of something Verb
haline acımak
to feel pity for one's plight Verb
haline acımak
to commiserate with sb Verb
haline geçmek
to fall Verb
haline gelmek
to become Verb
haline gelmek
to make Verb
haline gelmek
to get Verb
haline gelmek
to fall Verb
haline getirmek
to render Verb
haline vakur bir şekilde katlanmak
to bear one's self with dignity in difficult circumstances Verb
(kitabı) forma haline getirmek
to format Verb
... haline gelmek
to attain the status of ... Verb
... haline gelmek
to develop into ... Verb
... haline gelmek
to assume the status of ... Verb
... haline gelmek
to gain the status of ... Verb
... haline gelmek
to acquire the status of ... Verb
... haline gelmek
to become ... Verb
... haline gelmek
to achieve the status of ... Verb
... haline gelmek
to earn the status of ... Verb
...'i tek bir paket haline getirmek
to bundle ... Verb
âdet haline getirmek
to inure Verb
âdet haline getirmek
to establish a custom Verb
akkor haline gelmek
to incandesce Verb
akkor haline gelmiş
incandescent
bir bütün haline getirmek
to put together Verb
bir liste haline getirmek
to put into a list Verb
bir şeyi alışkanlık haline getirmek
to make a routine of Verb
bir şeyi alışkanlık haline getirmek
to make a habit of it Verb
bir şeyi kendi haline bırakmak
to let something drift Verb
birini dilediğini yapması için kendi haline bırakmak
to let someone have his head Verb
birini eğlence konusu haline getirmek
to guy Verb
birini kendi haline başıboş bırakmak
to leave someone to his devices Verb
birini kendi haline bırakmak
to let someone be Verb
birini kendi haline bırakmak
to leave someone be Verb
birini kendi haline bırakmak
to leave someone alone Verb
birini kendi haline bırakmak
to let someone alone Verb
birinin iyi haline kefil olmak
to vouch for sb's good conduct Verb
birleştirerek birşey haline getirmek
to fuse into something Verb
birlik haline gelmiş
unionized
birlik haline getirmek
to unionize Verb
birşey haline gelmek
to evolve into Verb
birşeyi birşey haline getirmek
to make something into something Verb
birşeyi birşey haline getirmek
to render something in something Verb
birşeyi birşey haline getirmek
to render something something Verb
birşeyi eski haline döndürmeye çalışmak
to pick up the pieces of something Verb
birşeyi kendi haline bırakmak
to let something drop Verb
birşeyi saplantı haline getirmek
to lust for something Verb
birşeyi saplantı haline getirmek
to lust after Verb
birşeyi şekillendirerek birşey haline getirmek
to work something into something Verb
buhar haline gelme
evaporation Noun
buhar haline getirme
evaporation Noun
bütün haline getirmek
to compound Verb
büyük şehir haline gelmek
to turn out to be a big city Verb
buz haline getirmek
to freeze Verb
cetvel haline koyan kimse veya alet
tabulator
cetvel haline koyma
tabulation
cetvel haline koyma
tabulating
cetvel haline koymak
to tabulate Verb
cetvel haline koymak
to tabularize Verb
cisim haline gelme
embodiment Noun
çürüyüp toz haline gelmek
to molder Verb
demiri (taşımak için) külçe haline sokmak
to ingot iron Verb
deniz sigortalarındaki kuralların yasa haline gelmesi (1906
marine insurance act
derslerini kitap haline sokmak
to print one's lectures Verb
dövüp hamur haline getirmek
to pulp Verb
durumu eski haline getirmek
to restore the state of things Verb
düstur haline gelmek
to become the norm Verb
eklenmesiyle bir bütün haline gelen möble
unit furniture
eleştiriyi alışkanlık haline getirmiş olan
knocker
enflasyon haline getirilmiş
inflated
enkaz haline gelmiş
wrecked
enkaz haline getirmek
to wreck Verb
eski haline döndürme
restoration Noun
eski haline dönüş
return
eski haline getirme
reinstatement Noun
eski haline getirme
restoration Noun
eski haline getirme
refection
eski haline getirmek
to reassemble Verb
eski haline getirmek
to redintegrate Verb
eski haline getirmek
to restore Verb
ezip toz haline getirmek
to pulverize Verb
gaz haline gelen
volatile
haber haline getirmek
to cover Verb
hamur haline getirmek
to knead Verb
harabe haline dönmek
to fall into ruin Verb
içki içmeyi âdet haline getiren
tippler
iğne iplik haline gelmek
to be worn to a shadow Verb
ilk haline getirmek
to restore in status quo ante Verb
ip haline gelmek
to rope Verb
işba haline getirmek
to impregnate Verb
iskelet haline getirmek
to skeletonize Verb
işleyerek bitmiş ürün haline getirmek
to convert into finished products Verb
kendi haline bırak politikası
go-it alone policy Noun
kendi haline bırakılmış
adrift
kendi haline bırakma politikası
go-it alone policy Noun
kendi haline bırakmak
to let alone Verb
kendi haline terk edilmiş
in a state of neglect
kırıntı haline getirmek
to scrap Verb
kor haline gelmek
to glow Verb
krema haline getirmek
to cream Verb
kristal haline getirmek
to crystallize Verb
küçük, düzgün toplar haline getirme
pearling
külçe haline koymak
to ingot Verb
liste haline getirmek
to put into a list Verb
malt haline gelmek
to malt Verb
mevcut bulunmamayı alışkanlık haline getirmiş kişi
habitual absentee
nihaî haline getirme
finalization Noun
normal haline dönmek
to come to oneself Verb
oyun haline koymak
to dramatize Verb
politikayı iş haline getirmek
to make a business of politics Verb
püre haline getirmek
to mash Verb
rutin haline getirmek
to routinize Verb
salkım haline getirmek
to cluster Verb
sanki yaradılıştan varmış gibi doğal huy haline gelmek
to have become second nature with sth Verb
senaryo haline getirmek
to scenarize Verb
sesli harf haline koymak
to vocalize Verb
sıra haline girmek
to file in Verb
son haline getirme
finalization Noun
suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş kişi
habitual persistent offender
sürü haline koymak
to herd Verb
tabakalar haline koymak
to layer Verb
tören haline getirme
ritualization Noun, Psychology
toz haline getirmek
to powder Verb
toz haline koymak
to molder Verb
toz haline koymak
to reduce something to powder Verb
toz haline koymak
to pulvarize Verb
ufak parçalar haline getirmek
to shred Verb
vecd haline getirme
entrancement
yakıp kül haline getiren makine veya alet
incinerator
yanarak kömür haline gelmek ya da getirmek
to char Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database