İngilizce - Türkçe Sözlük | İngilizce

işte

engaged in employment

işte

at work

işte

now

işte

Here ! Here it is

işte

See ! Look ! Behold ! As you see

işte

lo

İşte

tally ho

(umulmadık bir şey karşısında hayret ifadesi) işte

lo and behold

aklı hep işte olmak

to be businessman all the time Verb

bir hizmet veya işte adam kullanmak

to employ Verb

bir işi o işte çalışarak öğrenmek

to learn on the job Verb

bir işte (başka birinden) önce davranmak

to forestall Verb

bir işte biriyle ortaklığa girişmek

to associate one's self with someone in an undertaking Verb

bir işte birlikte çalışmak

to collaborate in a work Verb

bir işte çalışmak

to pursue a trade Verb

bir işte çalışmaya başlamak

to take up a position Verb

bir işte çalışmayı düşünmek

to have a job in prospect Verb

bir işte dağıtılmadan alıkonan kazançtan alınan ek vergi

accumulated profits tax

bir işte daha çok pay sahibi olan ortak

dominant partner in a business

bir işte dahli olmamak

to have no concern in a matter Verb

bir işte faal hissesi olma

active share in a business

bir işte faal hissesi olmak

to have an active share in a business Verb

bir işte hisseleri olmak

to hold shares in a business Verb

bir işte iştiraki bulunmak

to have a concern in a business Verb

bir işte kalifiye olmak

to be skilled in a business Verb

bir işte kalmak

to stick to a job Verb

bir işte kaybetmekden taraf olmak

to loose out on a deal Verb

bir işte kendin üstüne düşeni yapmak

to do one's proportion of a work Verb

bir işte kişisel payı olmak

to take a personal share in a work Verb

bir işte menfaati olmak

to have skin in the game Verb, Idioms

bir işte parmağı olmak

to be connected with an affair Verb

bir işte parmağı olmamak

to have no hand in an affair Verb

bir işte payı olmak

to have an interest in a business Verb

bir işte payı olmak

to have a share in a business Verb

bir işte payı olmak

to have a share in business Verb

bir işte pişme süresi

break-in period

bir işte pişmiş olmak

to know what's what Verb

bir işte saç sakal ağartmış memur

veteran official

bir işte sebat etmemek

to hold down a job Verb

bir işte son kerteye gelmiş olmak

to be down and out Verb

bir işte son kerteye gelmiş olmak

to run upon the rocks Verb

bir işte sonuna kadar gitmek

to go the whole hog Verb

bir işte yardım etmek

to assist in doing a job Verb

bir işte yüzde yüz başarı kaydetmek

to carry everything before one Verb

bir işte zarara uğramak

to make a loss in a trade or business Verb

bir işte zarara uğramak

to make a loss in a trade Verb

bir otomobilin işte kullanılması

use of a car for business

bir yer ya da işte direnmek

to dig oneself in Verb

birine bir işte ortaklık vermek

to give someone a partnership in business Verb

biriyle aynı işte çalışmak

to work with someone Verb

Bu işte bir yanlışlık var.

That doesn't sound right.

bu işte senin rolün ne ?

where do you come in

devamlı işte çalışmak

to be in regular work Verb

esas görevine ek olarak başka işte çalışma

moonlight

evlilikte veya herhangi bir işte arkadaş, eş

yokemate

evlilikte veya herhangi bir işte arkadaş, eş

yokefellow

günlük işte olma

in harness

hah işte

there

Haydi bakalım ! İşte başlıyorum

here goes

Her işte bir hayır vardır.

Maybe it's for the best.

Her işte bir hayır vardır.

Every cloud has a silver lining.

Hop ! İşte ! Buyrun !

hey presto

işi o işte çalışarak öğrenmek

to learn on the job Verb

Işte ! Bak !

lo

işte acemi

inexperienced in business

işte alıkonulmuş olmak

to retained in business Verb

işte başarı beklentisi

prospect

işte başarısız olmak

to fail in business Verb

İşte bu!

Way to go!

işte buyrun

here you are

işte çalışacak tip değil

unfit for business

işte canlanma

revival in business

işte deneme süresi

probation period

işte deneme süresi içinde çalışan memur

probationary period

işte deneme süresi tayini

probationary arrangement

işte doğruluktan ayrılmamak

to be exact in business Verb

işte durgunluk

lull in business

işte düşüş

business decline

işte faal olarak kalmak

to remain active in business Verb

işte giyilen resmi giysi

formal suit

işte kullanmak

to employ Verb

işte o kadar

that's that

İşte oldu.

There you go.

işte olmak

to be out at work Verb

işte olmak

to be in hand Verb

işte olmak

to be on the payroll Verb

işte olmak

to be at work Verb

işte onun gibi bir şey

whatnot

İşte orada

tally ho

işte parmağı olmamak

to be out of the whole business Verb

işte payı olmak

to have a share in a business Verb

işte pişme süresi

break-in period

işte size bir örnek

here is a case in print

işte uyulması gerekli kurallar

shop rules Noun

İşte yeniden başlıyoruz

here we go again

işte yöneticilik sorumluluğu gerektiren bir mevkide bulunmak

to hold a position of management responsibility in business Verb

işte yukarı çıkış

pick up in employment

İşte,

You know,

kazançlı bir işte çalışmak

to be gainfully employed Verb

kazançlı bir işte çalışmak

to be gainful ly employed Verb

kendisi halen işte çalışsın çalışmasın

accrued benefits

memurun işte belli bir süre deneme koşuluyla atanması

probationary appointment

memurun işte deneme süresi

probationary term

memurun işte deneme süresi

probationary period

memurun işte deneme süresi içinde çalışan memur

probationary employee

memurun işte deneme süresi tayini

probationary arrangement

monoton bir işte çalışmak

to grub Verb

otomobilin işte kullanılması

use of a car for business

Öyle işte.

It just is.

rizikolu işte kayba uğramak

to loss of the adventure Verb

rizikolu işte kayıp ybı ba uğramak

to loss of the adventure Verb

sadece işte kullanılacaktır

to be used entirely for business

sıkıcı işte çalışmak

to grind the wind Verb

vb pişirme ve bu işte kullanılan ızgara

barbecue

yarı zamanlı işte çalışmak

to have a part-time job Verb

işte,

Terms/Phrases

Turkish-English Phrases