morning

  1. sabah.
    Good morning!: Günaydın, sabahlarınız hayırlı olsun.
    It is my morning off: Bu sabah izinliyim.
  2. şafak, fecir, tan, seher vakti.
  3. başlangıç.
    the morning of life.
bu sabah kendini iyi hissetmemek Verb
birine günaydın demek Verb
yarın erkenden
gün aydın! sabahlar (sabah şerifler) hayrolsun! Exclamation
yarın.
I haven't got what you want now, but I can get it for you in the morning.
the first
thing in the morning: yarın/sabahleyin erkenden.
yarın karaya ulaşmak Verb
yarın ilk işi bu olmak Verb
ertesi sabah
yarın sabah
her sabah iki saat antreman
içki mahmurluğu, içki içenlerin ertesi sabah duydukları rahatsızlık.
doğum kontrol hapı
sabah ziyareti
caketatay, erkeklerin gündüz giydikleri resmî elbisenin kuyruklu ceketi.
(erkeklerin merasimde gündüz giydiği) resmî elbise.
sabah baskısı
zifaf gecesinin sabahında güveyin geline verdiği armağan
sabahlık, robdöşambr.
(US , simsar) günlük borç
matine, sinema ve tiyatronun gündüz seansı.
sabah postası Noun
(Br) sabah postası Noun
matin (2).
matin ile ayni anlama gelir. (Anglikan kilisesinde) sabah âyini/ibadeti.
(günlük) sabah yoklaması, sabah raporu.
sabah yoklaması Noun, Military
küçük salon.
sabah oturumu
sabah vardiyası Noun
(gebe kadınlarda) sabah bulantısı.
(a) sabah yıldızı, Venüs, (b)
bot. sabah çiçeği
(Mentzelia Lindleyi): Kaliforniyada yetişen
parlak sarı çiçekli bitki.
sabah treni
(a) sabah duası (vakti), (b)
den. 04.00-08.00 nöbeti/vardiyası.
sabah olma
(Br) sabah postasını tetkik etmek Verb
sabah erken baskısı
fetvacı başılık, ukalâlık.
yarın değil , öbür sabah
evvelki sabah
sabahtan akşama kadar