kullanma

Turkish-English Translation

  1. use
  2. Noun employment
  3. exercise
  4. Noun consumption
  5. disposal
  6. handling
  7. Noun exploitation
  8. usage
  9. Noun disposition
  10. Noun deployment
  11. Noun utilization
  12. carnet
  13. using
  14. taxiing
  15. putting in use
  16. adhibition
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

kullanım ödüncü
loan for use Noun, Law
madde kullanımı
drug abuse Noun, Medicine
madde kullanımı
drug use Noun, Medicine
madde kullanımı
substance abuse Noun, Medicine
madde kullanımı
substance use Noun, Medicine
omuzdan kullanmalı
shoulder-fired Adjective, Military
uyuşturucu kullanımı
drug abuse Noun, Medicine
uyuşturucu kullanımı
drug use Noun, Medicine
uyuşturucu kullanımı
substance abuse Noun, Medicine
uyuşturucu kullanımı
substance use Noun, Medicine
uyuşturucu madde kullanımı
drug abuse Noun, Medicine
uyuşturucu madde kullanımı
drug use Noun, Medicine
uyuşturucu madde kullanımı
substance abuse Noun, Medicine
uyuşturucu madde kullanımı
substance use Noun, Medicine
alet kullanma
instrumentation
alkollü araç kullanma
drunken-driving Noun, Transport
alkollü araç kullanma
drink-driving Noun, Transport
alkollü araç kullanma
drinking and driving
alkollü araç kullanma
drunk-driving Noun, Transport
aralıksız kullanma
rough usage
aşırı kullanma
overuse
bilgisayar kullanma
computer use
bir hakkı kullanma
exercise of a right
bir imtiyazı kullanma
exercise of a privilege
bir sözlüğü çok kullanma
to make great use of a dictionary
birikimli oy kullanma
cumulative voting Noun, Management
birinin aleyhine oy kullanma
to ballot against sb
cebir kullanma
stronghand
çok su kullanma
swill
deneme mahiyetinde kullanma
trial use
dikkatsiz otomobil kullanma
careless driving
dümen kullanma
steerage
egemenlik haklarını kullanma
exercise of sovereign rights
geçici kullanma
transient occupancy
gereğinden çok sözcük kullanma
pleonasm
gizli oy kullanma
to ballot
görevi kötüye kullanma
misfeasance
görevi kötüye kullanma
malpractice
görevi kötüye kullanma
gross misconduct
görevi kötüye kullanma
professional misconduct
görevi kötüye kullanma
malfeasance
görevi kötüye kullanma
malfeasance in office
güveni kötüye kullanma
misappropriation
güveni kötüye kullanma
fraudulent breach of trust
güveni kötüye kullanma
breach of confidence Noun, Law
güvenini kötüye kullanma
confidence trick
güveninıkötüye kullanma
(Br) confidence trick
güvenliği kötüye kullanma
fraudulent act
hayır işi için kullanma
charitable use
hor kullanma
misusage
hoyratça kullanma
rough handling
itimadı kötüye kullanma
breach of confidence Noun, Law
iyi dil kullanma
good use of language
iyi dil kullanma
good use
izin verilmiş kullanma
permissive use
izin zni verilmiş kullanma
permissive use
kaba kuvvet kullanma
assault and battery
kalkıp oturarak oy kullanma
voting by rising and sittng
kaygısızca tehlikeli araba kullanma
wanton and furious driving
kaza hakkını kullanma
exercise of jurisdiction
kötü amaçla kullanma
prostitution
kötüye kullanma
misapplication
kötüye kullanma
abuse
kötüye kullanma
adverse use
kötüye kullanma
misusage
kötüye kullanma
misuse
kötüye kullanma
improper exploitation
kötüye kullanma
misemployment
kredi kullanma
credit use
mükerrer oy kullanma
ballot stuffing Noun, Politics-Intl. Relations
mükerrer oy kullanma
ballot-box stuffing Noun, Politics-Intl. Relations
nüfuzu kötüye kullanma
undue influence (law)
nüfuzu kötüye kullanma
(law) undue influence
opsiyon kullanma
option exercise
opsiyonları kullanma
exercise of options
opsiyonunu kullanma
to take up an option
ortak kullanma
easement Noun, Law
ortak kullanma
use on a collective basis
ortak kullanma
use of a collective basis
otomobil kullanma
motoring
otomobil kullanma
car drive
oy kullanma
voting
oy kullanma
suffrage
parmakları kullanma
fingering Music
posta ile oy kullanma
mail ballot
posta ile oy kullanma
postal ballot
şahsı için kullanma
personal use
satın alma opsiyonunu kullanma
exercise of an option to purchase
saygısızca kullanma
profanation
süslü cümleler kullanma
phrasemongering
tayf gösterici kullanma
spectroscopy
tehlikeli araç kullanma
reckless driving Noun
telefon kullanma
telephone usage
tesis kapasitesinin tamamını kullanma
full utilization of plant (capacity)
ticareti kötüye kullanma
trade abuse
vekâleten oy kullanma
proxy voting
yabancı deyimler kullanma
foreignism
yakacak kullanma
fuel usage
yakışıksız nüfuz kullanma
undue influence
yanlış isim kullanma
to misnomer
yanlış kullanma
misusage
yanlış kullanma
misuse
yanlış kullanma
misemployment
yanlış terim kullanma
misnomer
yapmacıklı sözler kullanma
claptrap
yat kullanma
yachting
yerinde kullanma
correct
yerine kullanma
substitution Noun
yetki kullanma
exercise of power
yetkiyi kötüye kullanma
stretch of authority
zor kullanma
indignity to the person
zor kullanma
steamroller
zor kullanma
using force Noun
kullanma değeri
(eco) value in use
kullanma hakkı olmadan
(Lat.) ex
kullanma hakkını saklı tutmak
to reserve the right to use sth Verb
kullanma hızı
(eco) velocity of circulation
kullanma kılavuzu
operating manual
kullanma ruhsatı
licence to use
kullanma ruhsatı
licence license to use
kullanma şekli
mode of employment
kullanma şekli
mode of employmet
kullanma süresi
economic life
kullanma suyu
potable water
kullanma talimatı
directions for use Noun
kullanma talimatı
operating instructions Noun
kullanma talimatı
owner's manual Noun
kullanma talimatı
user manual Noun
kullanma talimatı
user guide Noun
kullanma tarifesi
directions for use
kullanma tarifnamesi
directions for use
kullanma tarifnamesi
instructions for use
kullanma tazminatı
compensation for use
kullanma yetkisi
disposition Noun
kullanma zimmeti
furtum usus Noun, Law
kullanma zorunluğu
compulsory usage
araba kullanma ehliyeti
licence license to drive a car
araba kullanma yasağı
driving ban
bir otomobilin kullanma kolaylığı
drivability
bir şeyi kullanma eylemi
usus
bir şeyi kullanma hakkı
(Lat.) usus
birlikte oy kullanma sistemi
participation plan
imtiyazlarını kullanma meselesi
question of privilege
karayollarını kullanma harcı
highway user fee
kılıç kullanma ustalığı
swordmanship
kısıtlı oy kullanma hakkı
restricted suffrage
kısıtlı oy kullanma hakkı
limited suffrage
kıyıyı kullanma hakkı
riparian rights
opsiyon kullanma sırasındaki fiyat
exercise price
oy kullanma ayrıcalığı
voting privilege
oy kullanma ehliyeti kontrolu
voting control
oy kullanma ehliyeti kontrolü
voting control
oy kullanma hakkı
suffrage
oy kullanma hakkı
right to vote
oy kullanma hakkı
voting right
oy kullanma hakkı olan
with voting power
oy kullanma hakkı olmak
to be qualified to vote Verb
oy kullanma hakkı olmayan
unqualified to vote
oy kullanma haklarını kaybetmek
to forfeit one's voting rights Verb
oy kullanma hürriyeti
freedom of election
oy kullanma hürriyeti
free vote
oy kullanma kartı
voting ticket
oy kullanma kuralları
voting rules Noun
oy kullanma makinesi
voting machine
oy kullanma sözleşmesi
voting agreement
oy kullanma vekâletinin reddi
rejection of proxy Noun
oy kullanma vergisi
poll tax
oy kullanma yaşı
voting age Noun, Politics-Intl. Relations
oy kullanma yaşına gelme
coming of voting age
oy kullanma yaşına gelmek
to come of voting age Verb
sınırla kayıtlı kullanma hakkı
limitation in law
siyasi hakları kullanma hürriyeti
enjoyment of political rights
son kullanma tarihi
best-before date Noun
son kullanma tarihi
expiration date Information Technology
sözcükleri kullanma şekli
diction
su kullanma hakkı
water right
tek kullanma hakkı
sole use
telgraf kullanma yöntemi
telegraphy
vekâleten oy kullanma usulü
voting procedure of proxy
yapı kullanma izni
certificate of occupancy Noun, Construction
zamanı etkin kullanma randımanı
time efficiency
zamanı iyi kullanma derecesi
time efficiency
zor kullanma yöntemleri
strong arm methods Noun
Turkish-English phrases from Zargan's own database