matrix

  1. Noun, Physics matris
  2. master ile ayni anlama gelir. özgün, asıl, örnek, numune, mekanik usulle kopya edilecek şey.
  3. Noun beşik, yatak, kaynak, memba, bir şeyi üreten/geliştiren/barındıran/şekillendiren nesne.
    Rome was the
    matrix of western civilization.
  4. Noun, Anatomy üretici göze (tırnağı oluşturan gözeler gibi).
  5. Noun, Biology göze-dolgu: gözeler arasını dolduran madde.
  6. Noun (a) aradolgu: kayalarda kristallerin/iri taneli parçaların arasını dolduran ince taneli kısım, (b) taşıl-izi:
    fosil, billûr veya kristalin kaya içinde bıraktığı iz.
  7. Noun (madencilikte) gang: maden damarının dış astarı gibi olan taş/toprak.
  8. Noun, Metallurgy ana-evre: bir alaşımın sonraki evrelerinin içinde oluştuğu kristalli evre.
  9. Noun, Printing harf kalıbı, matris.
  10. Noun (bkz: master )1 (15).
  11. Noun kalıp, içdüzey, dişi kalıp, zımba dişisi, plak kalıbı.
  12. Noun
    mat. dizey, matris.
  13. Noun (bilgisayarın elektronik devresinde) çevirici dizey: bir kodu öbürüne çeviren diyodlar/röleler dizisi.
  14. Noun (bkz: matrixing ).
  15. Noun
    matrix sentence ile ayni anlama gelir. ana/bağımsız tümce.
  16. Noun dölyatağı, rahim.
  17. Transitive Verb (kalıpla) plâk basmak.
yetki matrisi Noun, Management
yetkilendirme matrisi Noun, Management
yetki matrisi Noun, Management
yetkilendirme matrisi Noun, Management
veri matrisi
pahalı olmayan bilgisayar printerleri için geçerli bir teknoloji
boş dizey. Noun
birim dizey.
gözlem matrisi
dördül dizey.
matis yazıcı
barıştan yana olanların yuvası Noun
matris yazıcı
iğneli yazıcı Information Technology
matrix ile ayni anlama gelir. ana/bağımsız tümce.