one up

  1. Adjective üstün, baskın, avantajlı durumda.
  2. Adjective rakibinden bir sayı ileride.
  3. Adjective birer, her birine bir sayı.
    The score was one up in the ninth inning.
(bir şeye nazaran) üstünlük, rüçhaniyet.
be one up on someone: birisinden üstün olmak
kendi kanaatine göre davranmak Verb
kendi fikriyle hareket etmek Verb
sözünü eylemle desteklemek Verb
katkısı oranında sorumlu olmak Verb
mesleğinde yükselmekte olmak Verb
uzmanlık alanı içinde olmak Verb
işini başaracak nitelikte olmak Verb
işinıbaşaracak nitelikte olmak Verb
bir şeyden gına gelmek Verb
birinin hilesini keşfetmek Verb
konu sunu iyi bilmek Verb
konusunu iyi bilmek Verb
işten göz açamamak Verb
işi başından aşkın olmak Verb
satış faaliyetlerini güçlendirmek Verb
büyük başarısızlığa uğramak, yüzüne gözüne bulaştırmak.
duygularını içine atmak Verb
ailesini parçalamak Verb
yuvasını yıkmak Verb
bozuşmak Verb
en kuvvetli delili ileri sürmek, en büyük desteği sağlayan kimseyi ileri sürmek.
İngilizce bilgisini tazelemek Verb
hayat ımı kurtarmak Verb
ağzına kilit vurmak Verb
sır saklamak Verb
bütün stoku satın almak Verb
işini bırakmak/terketmek.
borcunu temizlemek Verb
birinin hatasını örtbas etmek Verb
izini belli etmemek/gizlemek/örtmek, gizlice/sezdirmeden yapmak.
heyecanını tutmak Verb
sermayeyi yiyip bitirmek Verb
kazancını yiyip bitirmek Verb
kazancını yiyip bitirmek Verb
hiddetle yumruk sallamak.
korkudan eli ayağı titremek, dehşete kapılmak.
bir işten birdenbire çıkmak Verb
çadırını bozmak Verb
çadırıni bozmak Verb
Latince bilgisini tazelemek Verb
öfkelenmek Verb
kızmak, öfkelenmek.
kız(dır)mak, öfkelen(dir)mek, hiddetlen(dir)mek, tepesi atmak, kan beynine fırlamak.
karıştırmak Verb
bir grup insana konuşmak üzere ayağa kalkmak Verb
kanı beynine çıkmak, çok kızmak, köpürmek, tepesi atmak.
The injustice of any sort always gets my
blood up: Ne türlü olursa olsun, haksızlığa çok kızarım.
etekleri sıvamak, büyük bir işe hazırlanmak/girişmek.
bütün malını mülkünü elden çıkarmak Verb
vazifesinden ayrılmak Verb
işini bırakmak Verb
otomobili ıskartaya çıkarmak Verb
taleplerinden vazgeçmek Verb
işini bırakmak Verb
yerini birine vermek Verb
dükkânıni çocuğuna devretmek Verb
dükkânını çocuğuna devretmek Verb
kendi işine bakmak Verb
rolünü unutmak.
(mutad bir işe) son vermek, eleğini asmak.
At the age of 64, he hung up his hat (for the last time).
gizli planı olmak Verb
elinde koz olmak Verb
oynayacak çok kozu olmak, bir sürü gizli plânları/düzenleri olmak.
ifrit olmak Verb
adı çağrılmak Verb
çok neşeli olmak Verb
tetik durmak.
(zamanı gelince kullanmak üzere) saklamak, el altında/hazır bulundurmak.
teslim olmak Verb
gizli bir kozu olmak Verb
(a) dayanmak, mukavemet etmek, zorlukları cesaretle karşılamak/yenmek, (b) sorumluluğunu çok iyi bilmek,
(c) kendini çok iyi savunmak.
yılmamak, umutsuzluğa kapılmamak, fütur getirmemek.
cesaretini yitirmemek, umutsuzluğa kapılmamak, zor koşullar altında bile yılmamak.
keyifli olmak Verb
itibarını bozmamak Verb
ödemelerini muntazaman yapmak Verb
ödemelerine muntazam bir şekilde devam etmek Verb
yürekliliğini elden bırakmamak Verb
yeise kapılmamak Verb
neşesini bozmamak Verb
(a) eğlenmek, hoş vakit geçirmek, oyalanmak, (b) serbest hareket etmek.
(a) sabırsızlanarak beklemek, (b) kendini zevke vermek, eğlenceye dalmak, (c) sevinçten zıplamak,
k.d. etekleri zil çalmak.
içinden/bıyık altından/kıs kıs gülmek.
laugh in someone's face: birine karşı saygısızlık/küstahlık
göstermek, hiçe saymak, kıymet vermemek.
kıs kıs gülmek Verb
bıyık altından gülmek Verb
gizliden gizliye gülmek/alay etmek, bıyık altından gülmek.
başını doğrultmak Verb
konuşmak veya şarkı söylemek.
odasını dağıtmak Verb
inançlarına göre yaşamak Verb
ayağını yorganına göre uzatmak Verb
adının hakkını vermek Verb
isminin hakkını vermek Verb
prensiplerine göre yaşamak Verb
ilkelerine uymak Verb
sözünü tutmak Verb
şöhretine uygun bir yaşam sürmek Verb
itibarına yakışır şekilde yaşamak Verb
zararlarını kapatmak Verb
kayıplarını telafi etmek Verb
yıl sonu hesaplarını kapamak Verb
hesaplarını kapamak Verb
gelirini yükseltmek Verb
kaybı telafi etmek Verb
karar vermek.
(US) bir mevkiye önemli niteliklerle gelmek Verb
cesaretini ele almak Verb
bütün gücünü toplamak Verb
başı ciddi belada
ölen ya da ölmekte olan
kendi hesabına çalışmak Verb
bohçasını dürmek Verb
öteberisini hazırlamak Verb
öteberisini toplamak Verb
pılı pırtısını toplamak Verb
eşyalarını denk yapmak Verb
borcunu ödemek Verb
kulak kabartmak Verb
kucağına almak Verb
can simidini yakalamak Verb
bir piknikten sonra atılan çöpleri toplamak Verb
üslubunu düzeltmek Verb
kulak kabartmak, işitmeye çalışmak, sezdirmeden dinlemek.
The woman pricked up her ears when she heard
them talking about her.
kulak kabartmak, birdenbire ilgi göstermek, dikkatle dinlemek, (hayvan) kulaklarını dikmek.
paçaları sıvamak, kendini toparlayıp işe sarılmak.
birinin lastiğini şişirmek Verb
dinlenmek, istirahat etmek.
(kız) saçlarını topuz yapmak.
satış fiyatlarını koymak Verb
(doktor) yerleşmek Verb
muayenehanesini açmak Verb
(a) dükkânı kapatmak, (b) bir girişimden vazgeçmek.
şemsiyesini açmak Verb
birine arzetmek, birinin oyuna/arzusuna sunmak.
I put it to you: Sizin oyunuza/arzunuza bırakıyorum.
kızmak, canı sıkılmak, tepesi atmak, küplere binmek.
She gets her back up whenever her younger brother
makes fun of her dates.
zararıni hesap etmek Verb
zararını hesaplamak Verb
kollarını sıvamak.
Fransızca'sını ilerletmek Verb
yaşlılığı için biriktirmek Verb
cesaretini toplamak.
yüzünü buruşturmak.
dudak bükmek.
burun kıvırmak Verb
bir şeye burun kıvırmak Verb
mesleğini kurmak Verb
işinıhızlandırmak Verb
işini hızlandırmak Verb
haklarını yedirmemek Verb
haklarını sonuna kadar savunmak Verb
gücünü kuvvetini toparlamak Verb
enerjisini toplamak Verb
çıraklığa girmek Verb
acı ve eziyete sabırla katlanmak Verb
ikametgâh edinmek Verb
göreve başlamak Verb
göreve başlamak Verb
çıraklık eğitimine başlamış olmak Verb
görevine başlamak Verb
(bir yerde) oturmaya başlamak Verb
… : gidip … in yanına yerleşmek.
mevki tutmak Verb
oyunu bırakmak Verb
kusmak, istifrağ etmek.
ümitsizce bırakmak.
yenilgiyi kabul etmek, pes demek.
işini bırakmak, istifa etmek.
kredi şartlarını sıkmak Verb
kendini tamamıyla işine vermiş
yüksek ücretli iş
burun bükmek Verb
bir şeye burnunu çevirmek Verb
bir şeye burun kıvırmak Verb
burun kıvırmak Verb
ölmek, nalları dikmek.
meşrebine/mizacına uygun.
(zamanı gelince kullanmak üzere) saklı, el altında, hazır.
başından aşkın.
be up to the ears/over head and ears in work: işi başından aşmak.
I haven't
time to go out tonight; I'm up to my ears in work.
(a) boğazına kadar (dert vb. içinde).
I am up to my neck in debt: Boğazıma kadar borç içindeyim/uçan
kuşa borçluyum. (b) (işi) başından aşmış, çok meşgul.
He is up to his neck in work: İşi başından aşmış/aşkın.
boğazına kadar
(a) boğazına kadar (dert vb. içinde).
I am up to my neck in debt: Boğazıma kadar borç içindeyim/uçan
kuşa borçluyum. (b) (işi) başından aşmış, çok meşgul.
He is up to his neck in work: İşi başından aşmış/aşkın.
erzağını tüketmek Verb
bütün erzakını tüketmek Verb
yoksulluktan sivrilmek
işini tasfiye etmek Verb
konuşmasını bağlamak Verb
konuşmasını tamamlamak Verb
kavgacı horoz gibi dövüşmeye hazır
çalışarak (mesleğinde) ilerlemek Verb
mesleğinde ilerlemek Verb
hatıra defterini güncelleştirmek Verb