son günlerini sükûn içinde geçirmek
Verb
dilini tutmak, susmak, konuşmamak.
susmak, sükût etmek, bir şey söylememek.
barışmak, uzlaşmak, sulh yapmak.
aleyhisselam
Noun, Religion-Faith
barış çalışmaları
Noun, Politics-Intl. Relations
barış yapma
Noun, Politics-Intl. Relations
barış yanlısı
Adjective, Politics-Intl. Relations
barış/huzur içinde,
mec. ölmüş.
kargaşalık, ayaklanma, asayişi ihlâl etme.
sükunet ve asayişin ihlali
barışın koruyucuları
Noun
sulh ceza mahkemesi
Noun, Criminal Law
sükûneti/âsayişi bozmak/ihlâl etmek.
sulh ve sükûnun bozulması
sulh ve sükûnu bozan kişi
barışı tehlikeye atmak
Verb
birine rahat huzur vermemek
Verb
asayişi temin ile görevli memur
barış öpücüğü: kilise âyinlerinde Hristiyanlık sevgisi ile birliğini temsilen öpüşme.
Noun
kalıcı barış
Noun, Politics-Intl. Relations
barıştırmak, uzlaştırmak, ara bulmak.
bir barış için araya girmek
Verb
dünya barışını tehdit eden şey
barış müzakerelerinde bulunmak
Verb
barış şartlarını müzakere etmek
Verb
ebedi istirahate kavuşmak
Verb
yeniden barışı sağlamak
Verb
barışı yeniden tesis etmek
Verb
barışı yeniden tesis etmek
Verb
toplumsal barış
Noun, Politics-Intl. Relations
sosyal barış
Noun, Politics-Intl. Relations
barışı kuvvetlendirmek
Verb
barışı kuvvetlendirmek
Verb
sürdürülebilir barış
Politics-Intl. Relations
barış anlaşması yapmak için müzakerelere girişmek
Verb
kendini barışa adamış kimse
ne pahasına olursa olsun barış
dove ile ayni anlama gelir. barışçı, barış/sulh için çalışan devlet adamı.
ordunun barış zamanı kadrosu
Noun
ordunun barış kadrosu
Noun
saldırganlıkları sona erdirmek amacıyla yapılan diplomatik yoklama
barış teklifi, barışı sağlamak için yapılan ve çok defa fedakârlık gerektiren girişim.
Noun
güvenlik görevlisi: polis vb. gibi asayişi korumakla görevli kişi.
Noun
(Kızılderililerde) barış çubuğu.
barış için ön şartlar
Noun
kardeşlik edebiyatı
Noun, Politics-Intl. Relations
barış işareti: işaret ve orta parmakla yapılan V işareti.
Noun
aşağılayıcı barış şartları
Noun
devletlerarası barış antlaşması
barış ve düzeni yeniden sağlamak
Verb