basınç, yüzey birimine gelen kuvvet. Simgesi
: P.
Physics
atmospheric pressure ile ayni anlama gelir. hava basıncı.
Low pressure often brings rain.
Meteorology
sıkışma, baskı/tazyik görme.
zulüm, baskı, eza, cefa, sıkıntı, meşakkat, güçlük, taciz/bizar olma/etme.
Villagers are unaccustomed to the pressure of modern city life: Köylüler modern şehir hayatının sıkıntılarına alışık değillerdir.
baskı, zorlama.
bring pressure to bear on someone = put pressure on someone (to do something):
birinin üzerine baskı yapmak, birine bir işi zorla yaptırmak.
under the pressure: zorla, istemeye istemeye, baskı altında.
under the pressure of necessity: zaruret dolayısıyla.
social pressure: toplumsal baskı.
evgenlik, ivedilik, acele, müstaceliyet, sıkılık.
pressure of business: işlerin sıkılığı.
work at high pressure: çok sıkı çalışmak.
basınç yapmak, tazyik etmek.
baskı yapmak, zorlamak.
The opposition pressured the government into debating the matter.
etkilemek, etki/tesir altında bırakmak.
(yüksek/alçak) basınç merkezi.
mutlak basınç
Noun, Physics
baskı altında hareket etmek
Verb
tazyik altında hareket etmek
Verb
atmospheric pressure
Noun
atmosfer basıncı
Noun, Physics
barometrik basınç
Noun, Physics
atmosferik basınç
Noun, Physics
atmosfer (basınç birimi): 760 mm yüksekliğindeki cıva sütununun tabanına yaptığı basınç, 1013.25 milibar
veya 101,325 Newton/m2.
Noun
atmosfer basıncı
Noun, Physics
barometrik basınç
Noun, Physics
atmosferik basınç
Noun, Physics
atmosfer (basınç birimi): 760 mm yüksekliğindeki cıva sütununun tabanına yaptığı basınç, 1013.25 milibar
veya 101,325 Newton/m2.
Noun
atmosfer basıncı
Noun, Physics
barometrik basınç
Noun, Physics
atmosferik basınç
Noun, Physics
taban basıncı analizi
Noun, Construction
satış baskısı altında olmak
Verb
tansiyon aleti
Noun, Medical Equipment
baskılara boyun eğmek
Verb
basınç merkezi
Noun, Engineering
debriyaj balatası
Noun, Transport
temas basıncı
Noun, Construction
gevşem basıncı: gevşem sonunda atardamardaki kan basıncının ulaştığı en düşük değer.
ekonomik baskı yapmak
Verb
baskı karşısında yumuşamak
Verb
müşteriyi sıkıştırmak
Verb
satış gelirlerini artırmak amacıyla tüketicinin gerçek gereksinimleri ya da kaynaklarını dikkate almadan yapılan zorlama satış
enflasyonist baskı
Noun, Economics
kafa içi basıncı
Noun, Medicine
intrakraniyal basınç
Noun, Medicine
sipariş almaya uğraşmaktansa
uzun vadede müşterilerin güven ve saygısını kazanmayı amaçlayan satış yöntemi
trough ile ayni anlama gelir. alçak basınç şeridi, alçak basınçlı dar ve uzun hava sahası.
yağ basıncı göstergesi
Transport
geçişim basıncı, osmos basıncı: geçişim olayını önlemek için derişik çözelti bölgesine uygulanması gereken en düşük basınç.
tikel basınç, kısmî basınç: bir karışımdaki gazlardan herbirinin aynı sıcaklıkta aynı hacmi işgal ettiği zamanki basıncı.
Noun
boşluk suyu basıncı
Noun, Construction
boşluk suyu basıncı
Noun, Construction
ön yükleme basıncı
Noun, Construction
barometre basınç yüksekliği
baskılar altında yapılan pazarlık
baskı altında yapılan pazarlık
düdüklü tencere
Noun, Food-Kitchen
basınç eşitleme
Noun, Maritime Traffic
basınç bayırlığı/gradyanı: birim yükseklik değişmesinde hava basıncının değişmesi.
baskı grubu: kendi çıkarları için hükümete/yasama organlarına etki/baskı yapan grup.
baskı grubu
Noun, Rights-Freedoms
head ile ayni anlama gelir. (a) sıvının iki noktası arasındaki düşey uzaklık, (b) sıvının iki
noktası arasındaki basınç farkı, (c) (düşey sıvı sütunu olarak ifade edilen) sıvı basıncı.
water under a 60-foot head.
mukavim tekne
Noun, Maritime Traffic
basınç buzu: buzdağlarının sıkışma noktalarında oluşan buz.
baskı balata
Noun, Transport
basınç noktası: üzerine basınç yapılınca kan akışını durduran nokta.
basınç kayması, yüksek basınç altında ışınım kaynağının izge çizgilerinin dalga boyunun değişmesi.
basınçlı elbise: uzayda ve yüksek yerlerde bedene normal hava basıncı sağlayan elbise.
satın almak için sıkıştırma
nabız basıncı: kasımlı
(systolic) ve gevşemli
(diastolic) basınçların farkı.
Noun
... üzerinde baskı kurmak
Verb
... üzerinde baskı oluşturmak
Verb
ağır baskı altında kalmak
Verb
Osmos basıncı: suyu topraktan kök yolu ile bitki damarlarında yükselten basınç.
Noun
toplumsal baskı
Noun, Sociology
sosyal baskı
Noun, Sociology
toplum baskısı
Noun, Sociology
lastik basınç göstergesi
Noun, Transport
otomobil lastiği havası
Noun
yukarıya dönük fiyatlandırma baskısı
Noun, Competition Law
uçuk basıncı, buhar basıncı.
Noun
buhar basıncı
Noun, Chemistry
basınç değişiklikleri
Noun
basınç değişiklikleri
Noun