rüşvet

Turkish-English Translation

  1. price
  2. Noun protection
  3. pie
  4. Noun corruption
  5. bribe
  6. Noun inducement
  7. gravy
  8. bribery
  9. pay-off
  10. sweetener
  11. back hander
  12. backhander
  13. payola
  14. secret commission
  15. boodle
  16. meed
  17. douceur
  18. fix
  19. graft
  20. sop
  21. kickback
  22. manche present
  23. slush money
  24. palm grease
  25. corrupt practices
  26. protection money
  27. slush fault
  28. soap
  29. subornation
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

rüşvet alan
bribe-taker Noun
seçimde rüşvet
bribery at elections
şirketin verdiği rüşvet
corporate bribery
rüşvet açıklamaları
bribery revelations Noun
rüşvet alan
bribee Noun
rüşvet alan
bribe-taker Noun
rüşvet alan hâkim
corrupt judge
rüşvet alan tanık
bribed witness
rüşvet alan yönetim
corrupt administration
rüşvet alarak halletmek
to take care of sb Verb
rüşvet aldığı için bir hâkim aleyhine kovuşturma açmak
to impeach a judge for taking bribes Verb
rüşvet alır
open to bribery
rüşvet alışkanlıkları
venal practices Noun
rüşvet alma
grafting
rüşvet alma
abuse of trust
rüşvet alma
receiving a bribe
rüşvet alma
bribe taking
rüşvet alma suçu
bribery
rüşvet almak
to receive a bribe Verb
rüşvet almak
to be on the take Verb
rüşvet almak
to graft Verb
rüşvet almak
to accept a bribe Verb
rüşvet almaya alışmış
corrupt
rüşvet almaya hazır
corruptible
rüşvet almaya hazır hükümet memurları
corruptible government officials Noun
rüşvet almaz
proof against corruption
rüşvet almaz değil
he was accessible to bribery
rüşvet fonu
slush fault
rüşvet fonu
bribery fund
rüşvet girişiminde bulunmakla suçlamak
to be accused of attempted bribery Verb
rüşvet girişiminde bulunmakla suçlanmak
to be accused of attempted bribery Verb
rüşvet ile geçinen kimse
grafter
rüşvet ile susturmak
to square Verb
rüşvet ithamı
corruption charge
rüşvet kabul etmez
incorruptible
rüşvet kabul etmez
money proof
rüşvet politikası
pay policy carrot Noun
rüşvet satın alınan tanık
bribed witness
rüşvet skandalı
bribery scandal
rüşvet skandalı
graft scandal
rüşvet skandalı
payoff scandal
rüşvet skandalı ya da siyaseti kötüye kullanma
black mist
rüşvet suçlaması
charge of extortion
rüşvet tahkikatı yapmak
to investigate corruption Verb
rüşvet teklif etme suçu
bribery
rüşvet teklifi
offering of bribes
rüşvet ve irtikap
bribery and extortion Noun, Law
rüşvet ve irtikâp
bribery and corruption
rüşvet ve yolsuzluk
bribery and corruption
rüşvet veren
embracer
rüşvet veren
bribe-giver Noun
rüşvet veren
briber Noun
rüşvet vererek işi garantilemek
to fix Verb
rüşvet vererek yolun açılması
grease
rüşvet verme
palm greasing
rüşvet verme
bribing
rüşvet verme suçu
bribery
rüşvet verme teşebbüsü
attempted bribery
rüşvet vermek
to schmear Verb
rüşvet vermek
to oil sb's hand Verb
rüşvet vermek
to buy over Verb
rüşvet vermek
to bribe Verb
rüşvet vermek
to subsidize Verb
rüşvet vermek
to practice practise bribery Verb
rüşvet vermek
to throw a sop to cerberus Verb
rüşvet yedirmek
to buy over Verb
rüşvet yedirmek
to corrupt Verb
rüşvet yeme
malversation
rüşvet yemek
to practise bribery Verb
rüşvet yer
bribable
rüşvet yiyebilen politikacı
two- bit politician
rüşvet yiyen basın
corrupt press
rüşvet yiyen hâkim
venal judge
rüşvet yiyen hâkim
justice broker
rüşvet yiyen politikacı
venal politician
rüşvet yiyen politikacı
two-bit politician
adalet makamının rüşvet yemesi
judicial corruption
basına rüşvet vermek
to subsidize the press Verb
bir hâkime rüşvet vermek
to corrupt a judge Verb
bir memura rüşvet vermek
to bribe an official Verb
bir tanığa rüşvet vermek
to bribe a witness Verb
bir tanığa rüşvet vermek
to get at a witness Verb
bir tanığa rüşvet vermek
to suborn a witness Verb
birine rüşvet teklif etmek
to approach someone with a bribe Verb
birine rüşvet vermek
to tickle sb's palm Verb
birine rüşvet vermek
to grease sb's palm Verb
birine rüşvet vermek
to fix sb Verb
birini rüşvet almakla suçlamak
to accuse someone of bribery Verb
davanın her iki tarafından da rüşvet alan jüri üyesi
ambidexter
dilini tutsun diye birine rüşvet vermek
to square someone to hold his tongue Verb
dürüst kimseye rüşvet vermek
to grease the right palms Verb
hâkimin rüşvet alması
judicial bribery
hâkimin rüşvet alması
judicial corruption
herhangi bir rüşvet türü ya da yasal olmayan prim
hat
jüri üyesine rüşvet verme
bribery of a juror
jüriye rüşvet verme
jury tampering
jüriye rüşvet vermek
to fix a jury Verb
memurlara rüşvet verme
bribery of officials
şahitlerin rüşvet yemesi
tampering with witnesses
tanığa rüşvet vermek
to bribe as witness Verb
yalan söylesin diye tanığa rüşvet verme teşebbüsü
attempted subornation of perjury
Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu
Law on Declarations of Property and the Fight Against Bribery and Corruption Proper Name, Law
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bir görevliye, kānûnen yapması veya yapmaması ... para yâhut sağlanan menfaat
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.