class

English-Turkish Translation

  1. Noun, Botany sınıf
  2. sınıf.
    class differences can divide a nation. Our class will graduate next year. A first class hotel.

    class-book: (a) defter, (b) sınıf albümü.
    class-list(s): (a) sınıf öğrencileri listesi, (b) üniversitede derecelere göre sınav sonuçları listesi.
  3. zümre, tabaka, kast.
    lower class: avam tabakası.
    middle class: orta tabaka.
    upper class:
    eşraf, yüksek tabaka.
    working class: çalışan zümre, işçi sınıfı.
    the governing/ruling class: yöneten sınıf/zümre, hâkim zümre.
    Are the ruling classes the enemies of the people?
  4. tür, cins, nevi, çeşit.
    I don't know whether this animal belongs in the fish or reptile class?
  5. grup, takım, bölük, bölüm.
  6. ders, kurs, ders saati/süresi.
    evening class(es): gece okulu/kursu.
    The French class. What
    time does the next class begin?
    take/give a class: ders vermek.
    to attend a class: derse devam etmek, derste bulunmak.
  7. (tren, uçak vb.) mevki.
    First class (ticket) to London, please.
  8. toplumsal mevki.
  9. zarafet, kibarlık, üstünlük, mükemmellik.
    I like the look of that girl, she's got real class:
    O kız çok hoşuma gidiyor, cidden kibar bir görünüşü var.
    high class: birinci sınıf, mükemmel.
    no class: âdi, bayağı, pespaye.
    He's got class!
    hkr. Mükemmeldir! Eşi yoktur!
  10. bir okuldan/üniversiteden belirli bir yılda mezun olanlar.
    We were both members of the class of 1948.
    He got his degree from ITU, class of '63.
  11. üniversite sınavlarında alınan) derece, not.
    What class (of degree) did you get: first, second or third?
  12. Military kur'a.
    The class of 1951: 51 kur'ası.
  13. sınıflandırmak, tasnif etmek, sınıflara bölmek/ayırmak, gruplandırmak.
  14. bir sınıfa/zümreye mensup olmak/girmek.
    Those who class as believers.
  15. Noun ulam
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

be at the top of one's class
sınıfın birincisi olmak Verb
class cooperation
sınıfsal işbirliği Noun, Sociology
class interests
sınıfsal çıkarlar Noun, Sociology
class privileges
sınıfsal ayrıcalık Noun, Sociology
classless
sınıfsız Adjective, Sociology
classless society
sınıfsız toplum Noun, Sociology
head of the class
sınıf birincisi Noun, Education-Training
head one's class
sınıfının birincisi olmak Verb
head one's class
sınıfınin birincisi olmak Verb
pass one's class
geçmek Verb
ruling class
egemen sınıf Noun, Sociology
ruling class
hakim sınıf Noun, Sociology
ruling class
yönetici tabaka Noun, Sociology
top of the class
sınıf birincisi Noun, Education-Training
working class
işçi sınıfı Noun, Sociology
working class
emekçi sınıf Noun, Sociology
working class
emekçiler Noun, Sociology
working classes
emekçi sınıflar Noun, Sociology
working classes
emekçi halk Noun, Sociology
working classes
emekçiler Noun, Sociology
working classes
emekçi kitleler Noun, Sociology
world-class
dünya standartlarında Adjective
world-class
birinci sınıf Adjective
world-class
en iyi kalite Adjective
administrative class
idari sınıf
beginners'class
başlangıç sınıfı
Bible class
din dersi.
burning- class
pertavsız
cabin class
turist mevkiinin üzerindeki mevki
cabin class
birinci mevkiin altında
club class
(uçakta) birinci sınıf ile ekonomi sınıfı arasındaki mevki
coach class
(US) turist mevkii
continuation class
olgunlaşma sınıfı
deck class
turistik mevkii
economic class
ekonomi sınıfı
economy class
turist mevkii.
employer class
işverenler sınıfı
employing class
işveren sınıfı
employing class
işverensınıfı
entrepreneurial class
girişimci sınıf
executive class
yönetici sınıf
featherweight class
sineksıklet
first class
birinci mevki/sınıf/derece/rütbe vb.. Noun
first class
(tren, uçak, vapur vb.) birinci/lüks mevki. Noun
first class
(bazı koşulları sağlayan) posta müraselâtı, birinci sınıf posta (mektup, kart vb.). Noun
form class
eş-türler sınıfı: dil bilgisi bakımından aynı görev ve özellikleri taşıyan sözcüklerden oluşan sınıf: isim, sıfat, fiil, zarf vb. Noun
fourth class
(ABD posta sisteminde) ucuz tarifeli (dördüncü sınıf) posta müraselâtı.
fourth-class: ucuz tarifeli,
ucuz /tenzilatlı tarife ile.
genteel class
kibar sınıf
good- class
iyi aileden
group or class
tabaka
gym class
spor dersi Noun, Medicine
gym class
beden eğitimi dersi Noun, Medicine
income class
gelir sınıfı
income class
gelirsınıfı
industrial class
sanayici sınıfı
industrial class
sanayi sınıfı
leading class
yönetici sınıf
life class
canlı modellerin resmini yapan sınıf. Noun
low class
aşağısınıf
low class
aşağı sınıf
lower class
alt tabaka, avam/işçi sınıfı/tabakası.
The lower classes are always with us. Noun
lower income class
düşük gelir sınıfı
lower-middle class
orta-alt sınıf Noun, Politics-Intl. Relations
managerial class
yönetici sınıf
mercantile class
tüccar sınıfı
middle class
orta sınıf, burjuva, orta tabaka (halk). Noun
middle-upper class
orta-üst sınıf
moneyed class
zengin sınıf
new class
yeni sınıf
new class
yenisınıf
new class
teknik ve yönetim alanında seçkinler grubu
occupational class
meslek sınıfı
operative class
işçi sınıfı
overcrowded class
kalabalık sınıf
population class
halk sınıfı
prep class
hazırlık sınıfı Noun, Education-Training
preparatory class
ihzarisınıf
preparatory class
hazırlık sınıfı Noun, Education-Training
product class
ürün sınıfı
salaried class
maaşlı sınıf
salaried class
ücretliler Noun
salaried class
maaşlılar Noun
salary class
maaş grubu
second class
(a) (tren vb.) ikinci mevki, (b) (posta) âdi, ikinci sınıf, (c) (bazı İngiliz üniversitelerinde başarı
derecesi itibarıyla) ikinci.
second- class
ikinci sınıf
senior class
(US) son sınıf
social class
sosyal sınıf Noun, Anthropology
tax class
vergisınıfı
tax class
vergi sınıfı
technical class
sanat okulu sınıfı
technical class
teknik okul sınıfı
testamentary class
mirasta hak sahibi olanlar Noun
third class
(a) üçüncü sınıf, (b) üçüncü mevki.
to fail the class
çuvallamak (argo) Verb
tourist class
(US) turistik sınıf
tourist class
turistiksınıf
tourist class
turist sınıfı
trading class
tüccar sınıfı
travel second class
ikinci mevkide seyahat etmek Verb
upper class
üst sınıf
vocational class
meslek okulu sınıfı
wage class
ücret sınıfı
word class
sözcük/ kelime sınıfı. Noun
working class
işçi sınıfı.
working class
işçi sınıfı Noun, Sociology
class action
bir grup adına açılan dava
class action
kolektif dava
class acuse
(US) bir grup adına açılan dava
class among
saymak Verb
class animosity
sınıfsal düşmanlık Noun, Sociology
class attendance
sınıf mevcudu Noun, Education-Training
class barriers
sınıf engelleri Noun
class base
sınıfsal temel Noun, Sociology
class basis
temel tarife
class bonds
seri halinde çıkarılmış hisse senetleri Noun
class captain
sınıf başkanı
class conflict
sınıf çatışması. Noun
class conscious
sınıfının bilincinde olan
class conscious
sınıfınin bilincinde olma durumu
class consciousness
sınıf bilinci: mensup olunan toplumsal sınıfın özellik, kimlik ve isteklerinin kavranması ve durumlarının
iyleşmesine yönelik dayanışma duygusu.
Noun
class day
mezuniyet (kutlama) günü. Noun
class deduction
(US) fevkalade masrafların düşülmesi
class difference
sınıf farkı Noun, Sociology
class difference
sınıf farklılığı Noun, Sociology
class difference
sınıfsal farklılık Noun, Sociology
class differences
sınıf ayırımları: toplumsal sınıfları birbirinden ayıran gelir, servet, düşünüş, eğitim, yaşama biçimi vb. arasındaki farklar. Noun
class distinction
sınıf farkı
class essentialism
sınıf özcülüğü Noun, Sociology
class exercises
sınıf alıştırmaları Noun
class factory
cam süs eşyaları Noun
class feeling
sınıf bilinci
class fellow
sınıf arkadaşı
class grade
ders notu Noun, Education-Training
class hatred
belli bir sınıfa duyulan kin
class hatred
belli bir sınıfa duyulan nefret
class hours
ders saatleri Noun, Education-Training
class inequality
sınıfsal eşitsizlik Noun, Sociology
class interest
sınıf çıkarı
class interest
sınıf menfaati
class interest
sınıflararası menfaati
class interval
sınıf mesafesi
class interval
sınıflar arası mesafe
class legislation
sınıf mevzuatı
class list
(Br) not listesi
class load
(okul) sınıfta alınan ders yükü
class load
sınıfta alınan ders yükü
class magazine
belirli ya da müşterek özel ilgi alanı olan okuyuculara yönelik dergi
class meaning
toplu anlam: dilbilgisi bakımından aynı sınıfa giren sözcüklerin ortak anlamları: çoğulluk, tekillik vb. gibi. Noun
class meeting
sınıf toplantısı
class meeting
aynı seriden hisse senetlerine sahip hissedarların toplantısı
class number
(kütüphanecilikte) tasnif numarası: kitabın raftaki yerini belirten numara. Noun
class of category
kredi sınıfı
class of securities
menkul kıymetler sınıfı
class prefect
(okul) sınıf mümessili
class prefect
sınıf mümessili
class prejudice
sınıf önyargısı
class prejudice
sosyal sınıfla ilgili önyargı
class price
lüks mal fiyatı
class price
müşterinin kabul ettiği çok yüksek fiyat
class privileges
sınıf ayrıcalıkları Noun
class rate
adi mesai
class rate
grup taşıma tarifesi
class rate
sigorta primi
class rate
temel ücret
class rating
(tren) sınıf değerlendirme
class register
sınıf sicili
class restaurant
lüks restoran
class risks
riziko derecesi
class risks
tehlike sınıfı
class ship
birinci sınıf gemi
class solidarity
sınıf dayanışması
class structure
sınıfsal yapı. Noun
class struggle
sınıf kavgası: savaş haline dönüşmüş sınıf çatışması. Noun
class struggle
sınıf mücadelesi: Marksist düşünceye göre kapitalistlerle işçiler arasında politik ve ekonomik güç kazanmak
için sürdürülen mücadele.
Noun
class struggle
sınıf mücadelesi Noun, Sociology
class system
sınıf sistemi Noun, Sociology
class tariff
ücret cetveli
class tax
sınıf vergisi
class teacher
sınıf öğretmeni Noun, Education-Training
class timetable
ders programı Noun, Education-Training
class trip
okul gezisi Noun, Education-Training
class trip
sınıf gezisi Noun, Education-Training
class war
sınıf mücadelesi
executive class prosperity
yönetici sınıf refahı
first class work
birinci sınıf işçilik
English-Turkish phrases from Zargan's own database