rave

  1. Verb sapıtmak, abuk sabuk konuşmak/söyle(n)mek, sayıklamak, hezeyan etmek, atıp tutmak.
    He raved all night
    in his fever. He is raving at/against the government again.
  2. Verb (rüzgâr/fırtına/su/sel vb.) uğuldamak, kudurmak, azmak, şiddetlenmek.
    The wind raved about the lighthouse.
  3. Verb çok övmek/methetmek, göklere çıkarmak.
    She raved about her child's intelligence. The criticis raved over the play.
  4. Verb çılgına dönmek, çıldırmak, çılgınca bağırıp çağırmak.
  5. Noun sapıtma, abuk sabuk konuşma/söyle(n)me, sayıklama, hezeyan etme, atıp tutma.
  6. Noun (rüzgâr /fırtına/su/sel vb.) uğuldama, kudurma, azma, şiddetlenme.
  7. Noun çok övme/methetme, göklere çıkarma.
  8. Noun çılgına dönme, çıldırma, çılgınca bağırıp çağırma.
  9. Noun (fazla yük alması için at arabasının yanına konulan) parmaklık, destek.
  10. Adjective çok öven/metheden/göklere çıkaran, sitayişkâr.
    His new play has been getting rave notices in the papers.
    rave reviews of a new play.
bağıra çağıra/öfke ile konuşmak, bas bas bağırmak.
He ranted and raved about it.
bir şeye son derece/çılgınca/delicesine hayran olmak, sitayişle/hayranlıkla bahsetmek.
All the girls
raved about the new singer.
cümbüş
alem
(argo) şenlik